Esas Mücadele Seçimlerden Sonra
31 Mart’ta gerçekleşecek yerel seçimler son beş yıldır arkaya meydana gelen seçimler zincirinin sonuncusu olarak bir dönemin kapanması anlamına geliyor. Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı altında toplanan burjuva partilerinin adayları halka her seçim döneminde olduğu gibi olabildiğince sevimli görünmek konusunda birbirleri ile yarış içerisindeler. Burjuva partilerinin dışında kalan tek kitle partisi olan HDP ise yüzeyden bakıldığında doğruymuş gibi görünen bir taktikle aslında yanlış yönde ilerliyor olsa da bu seçimlerde oy verilmesi gereken partidir. Sömürü ve baskı üzerine kurulu kapitalist sistem çatırdamakta ve Türkiye işçi sınıfının ve ezilenlerinin bu burjuva partilerinin hiç de şimdi görünmeye çalıştığı gibi sevimli olmayan gerçek yüzünü seçimlerden sonra daha da acı bir biçimde görmek zorunda kalacakları bir dönem başlıyor; turpun büyüğü heybede!
Seçimler bitip de koltuklarına yerleşir yerleşmez her biri Olympos Dağı’nın birer tanrısına dönüşen beyler ve hanımlar, bugünlerde her seçim öncesi olduğu gibi tüm gününü biz ölümlülerin arasında geçirmeye dikkat etmekte. Esnaf ziyaretleri yapıp, onlarla tavla oyarken; eğilmiş bir yaşlının elini öperken; çömelmiş bir çocuğun göz hizasında başını okşarken pozlar vererek, büyük bir cömertlikle sevgi dağıtmaktalar.
İstedikleri makamlara seçildikten sonra gözlerine bakılamayan krallar misali, lüks makam araçları ve odalarıyla yanına yaklaşılamayan bu yarı tanrıcıklar bugünlerde “birlikte yönetmek”ten bahsediyor, “…gönül işi”; “hizmet aşkı”; “hizmet için geliyoruz”; “birlikte yöneteceğiz”; “sevgi kazanacak” diyor.
Bir an için o kadar yırtındıkları, elde etmek için insanüstü çabalar sarf ettikleri makamlarına seçildiklerinde elde edecekleri ayrıcalıkları, yüksek maaşları; rant ve yolsuzluklardan elde edecekleri devasa paraları unutuversek, neredeyse yaratılışlarının tek gayesinin biz ölümlülere “hizmet” ve “sevgi” dağıtmak olduğunu söyleyen bu beyler ve hanımların yüce gönüllükleri ve cömert sevgileri karşısında gözyaşlarına boğulmak işten bile olamayacak.
Köprüyü geçene kadar…
31 Mart Yerel Seçimleri, 2023 genel seçimlerine kadar olan dört yıllık süreçte yapılacak tek seçim olma özelliği ile AKP açısından ayrıca bir önem kazanıyor. Son birkaç yıldır sandıktan sandığa koşmak durumunda bırakılan işçi sınıfının ve ezilenlerin suyuna gitmek zorunda kaldığı için çeşitli popülist politikalara başvurmak durumunda kalan Erdoğan rejimi, bu bağlamda bir nefes almış olacak. Geçen yıl yapılan başkanlık ve parlamento seçimlerinde olduğu gibi şimdiki yerel seçimlerde de Erdoğan rejimi ekonomik bir krizin baskısı altında adeta zamanla yarışıyor. Seçimlerden sonra ise köprü geçilmiş olacak ve şu anki şirinliklere artık bir dört-beş yıl gerek kalmayacak. Sermayenin çıkarlarının bekçisi bu rejimin, özellikle de ekonomik krizin faturasını işçi sınıfının geniş kesimlerine kesmek için eli rahatlamış olacak.
Ayrıca hiç kuşku yok ki belediyeleri elinde bulundurmak AKP/MHP iktidarının güçlenmesi ve devamı için önemli. Bu yüzden AKP/MHP koalisyonu bu seçimlerde de başta İstanbul, Ankara olmak üzere tüm önemli belediyeleri elde etmek için her türlü “çabayı” sarf edecektir –oyların çalınması da dahil. At (ç)alınır, Üsküdar geçilebilir!
AKP’yi geriletmek –fakat gerçek bir alternatif inşa ederek
Bu seçimde sağdan ve soldan tüm muhalif partilerin seçim stratejisi “AKP’yi geriletmek” olarak saptanmış durumdadır. Bu kervana kendini sosyalist ve hatta “devrimci” olarak gören, Genel Başkanı Alper Taş’ı CHP’nin İstanbul Beyoğlu Belediye Başkan adayı gösteren ÖDP de katıldı.
HDP de radikal bir taktik kararla İstanbul, İzmir ve Ankara gibi batıdaki önemli şehirlerin Büyükşehir Belediye Başkanlıkları için aday çıkarmadı. Bunun yerine bu yerlerde tabanını hemen hemen açık bir biçimde CHP/İYİ Parti ittifakı adaylarına oy vermeye yöneltiyor ve bunu talihsiz bir biçimde “demokratik güçlere destek” biçiminde ifade ediyor.
Elbette, CHP ve İYİ Parti’nin gerek sınıfsal karakteri gerekse de Kürt sorununa yaklaşımı ile AKP ve MHP’nin yaklaşımının arasında neredeyse nüans bile bulunmadığını HDP’nin bilmediği iddia edilemez. Bu taktiğin arkasında AKP’ye belediyeleri kaybettirmenin AKP/MHP iktidarının zayıflatacağı öngörüsü yatıyor. Yüzeyden bakıldığında doğruymuş gibi gelen bu taktik orta ve uzun vadeli mücadele açısından bakıldığında birçok nedenden dolayı vahim bir hatadır. En önemlisi de böyle bir taktikle HDP, Türk ve Kürt işçi sınıfının birliği üzerinde bir hatta kurduğu Türkiye partisi olma hedefinin zıttı yönünde bir yola girerek Türkiye’nin batısında ve söz konusu kentlerde gücünü inşa etmeyi kesintiye uğratmış oluyor.
AKP/MHP cephesinin büyük şehirlerin belediyelerini kaybetmesinin bundan sonraki mücadeleye elbette ki katkısı olacaktır. Ne var ki bu, Erdoğan rejiminin devrilmesi anlamına gelmeyecek ve bu taktiğin götürüsü getirisinden daha fazla olacaktır.
Seçimlerin hemen ardından gerek CHP gerekse İYİ Parti ışık hızıyla HDP ile aralarında mesafe koyup, hem AKP’den daha fazla HDP karşıtı olduklarını hem de HDP’ye duydukları nefretin AKP’ye karşı duydukları nefretten daha fazla olduğunu gösterme yarışına girecekler. İYİ Parti’nin Iğdır’da HDP’ye karşı AKP/MHP lehine aday çıkarması buna iyi bir örnek. Bugün HDP’nin eski eş başkanları dahil birçok milletvekili ve üyesinin CHP’nin onayı ile cezaevlerinde olmasının önemli başka bir nedeni de HDP’nin solda yeni bir kitle partisi olarak CHP için bir tehlike oluşturduğu gerçeğidir.
AKP’yi geriletmek, onun karşısında gibi görünen ve aralarında sadece nüans bulunan düzen partilerine oy vermek suretiyle olmayacaktır. Bu olsa olsa burjuvazinin iki farklı yüzünü temsil eden ittifaklara ve partilere işçi sınıfının ve ezilenlerin umut bağlamasını salık vermek ve onların aklında illüzyonlar oluşmasına sebep olmak anlamına gelir.
Seçimlerden sonra ekonomik kriz gittikçe derinleşecek ve sonuçları eğer güçlü bir direniş örgütlenemez ise faturası kendilerine kesilecek işçi sınıfının geniş kesimleri için ağır olacaktır. Enflasyon yüzde 20’nin üzerinde, işsizlik ise resmi rakamlara göre bile toplamda yüzde 11,2’de. Her dört gençten birinin işsiz olduğu ve fırtınanın kendini iyiden iyiye hissettirdiği bu dönemde Erdoğan rejiminin akıbetini bu seçimlerin sonuçları değil, kapitalist krizin etkilerine karşı işçi sınıfının mücadelesinin inşası belirleyici olacaktır.
Fakat bu mücadelenin işçi sınıfını ve ezilenlerin lehine başarıya ulaşmasının koşulu işçi sınıf ve ezilenlerin sermayedar sınıfından bağımsız kendi sosyalist kitle partilerinin inşasına bağlıdır. HDP tüm eksikleri ve hatalarıyla birlikte halen daha bu süreçte önemli bir durağı temsil etmektedir.
Bu yüzden 31 Mart Yerel Seçimlerinde
-Türkiye çapında HDP’nin adaylarına;
-HDP’nin aday göstermediği yerlerde bağımsız sosyalist adaylara oy verilmesi;
-Hiçbir surette, AKP/MHP; CHP/ İYİ Parti ve diğer burjuva parti ve adaylarına tek bir oy dahi verilmemesi çağrısı yapıyoruz.