Kshama Sawant Sosyalist Alternatif Parti’nin adayı olarak Seattle şehir konseyi seçimini 100 binden fazla oy ile -dört kez üst üste seçilen rakibi- Demokrat aday Conline karşı kazandı. Bu zafer, Ksama Sawant’ın 1916’dan bu yana açık sosyalist kimliğiyle seçilen ilk kişi olması nedeniyle işçi sınıfı açısından tarihi bir başarı olarak değerlendiriliyor. Seattle seçim zaferini ve genel olarak Amerika’daki mücadeleyi 7 senedir ABD’de yaşayan Barış Özdener ile Türkiye ziyareti sırasında konuştuk. Barış bu seçim çalışmasına aktif olarak katılanlardan sadece biri. Bu röportaj ülkedeki seçim gündemi ve sosyalist bir seçim çalışması üzerine kafa yormamızı sağlaması açısından yapılmıştır.
Röportaj: Bengi Diyar, İstanbul
Barış, bize Kshama Sawant seçilmesine giden süreci anlatabilir misin?
2008 yılında başlayan ekonomik kriz, Mortgage krizi ve devamında Eylül 2011 Occupy Wall Street eylemleri, Mortgage evlerinin işgali ve saatlik asgari ücretin artırılması kampanyası Kshama’nın seçilmesini hazırlayan sürecin farklı duraklarıdır. Obama’nın ilk seçim zaferi, Bush ve Cumhuriyetçilerle birlikte şişen savaş ekonomisi ve emperyalist işgallerin bedelini ödemek istemeyenlerin öfkesini temsil ediyordu. Ekonomik krizin öncülleri 2008 itibariyle açıktan hissedilmeye ve insanlar mortgage kredileriyle aldıkları evleri kaybetmeye başlamıştı. Bu süreci hükümetin büyük şirketleri kurtarma paketiyle geçiştirilmesini isteyenler ağırlıktaydı, işçiler ise işini kaybetmemek için bu talebi destekliyordu. Ama kapitalistler kendilerini kurtarırken insanlar evlerini ve işlerini kaybetmeye devam etti. 2010 verilerine göre bankalar tarafından 10 milyondan fazla eve el konulmuş durumda. Bu krizde işini kaybeden insanların sayısı milyonlar olarak anılmaktadır. Bu yenilginin üzerine Cumhuriyetçilere yönelen öfke iki partili seçim sisteminin kıskacında Demokratlara ve Obama’ya kanalize oldu. Obama seçim çalışması sırasında bir sürü vaat ortaya attı ama bunların hiçbirini yerine getirmedi.
Örnek verebilir misin?
Mesela Irak işgali son bulacak, askerler ülkeyi terk edecek meselesi. Irak’tan ayrılan ABD askerlerinin büyük kısmı Afganistan’a kaydırıldı. Guantanamo’yu kapatacağını iddia ediyordu, yapmadı. En büyük vaadi olan Sağlık Reformu ise ilk haliyle kalmadı, budandı ve işlevini kaybetti.
Sağlık Reformu tartışmalarını biz de izledik. Cumhuriyetçilerin iddia ettiği gibi bu reform ‘komünizm’ miydi, gerçekten!?
ABD’de sağlık hizmeti, sigorta ve ilaç şirketlerinin sağlığa müdahalesi korkunç boyutlarda. Milyonlarca insan hiçbir sağlık güvencesi olmadan ve sağlık hizmeti alamadan yaşıyor. Sağlık hizmeti alanlar ise sadece kendi sigortasının kapsamı içindeki hizmetlerden faydalanabiliyor. Buraya gelince karşılaştırdığım fiyat farkından size bir örnek yaratmak istiyorum. Türkiye’de eczanede 16,01 TL’ye satılan bir ilacın ABD’deki fiyatı 1600 dolar. Spekülasyoncu ilaç şirketlerinin oluşturduğu böyle bir sistem var.
Obama’nın sağlık reformunda olmayan eyaletler için zorunlu sağlık sigortası vardı. ABD’de bazı eyaletler yatırımcıları kaçırmamak için şirketlerden vergi toplamıyor. Bazıları ise topluyor. Vergi toplayan eyaletlerin geneli de zengin eyaletler; Boston buna bir örnek. Vergi toplayan eyaletlerin vergileri arttırılarak, bunlar ortak bir havuzda toplanacaktı. Bu havuz ise sağlık reformu paketi tarafından kullanılacaktı. Zorunlu sağlık sigortası olmayan eyaletlerde uygulama başlayacak ve geliri bu kapsamda olmayanlara havuzdaki miktar kullanılarak sağlık hizmeti sağlanacaktı. Ama kapitalist şirketler, cumhuriyetçiler ve liberaller ısrarla karşı çıktı bu sisteme. Bunun da iki nedeni var; birincisi kapitalist işleyişte devlet etkisinin en az düzeyde olmasını istiyor ve büyüyen bir kamu istemiyorlar, ikincisi ise bu vergiler kapitalistlerin cebinden çıkacağı için kıyamet kopuyor. Bu itirazlar ve fiş çekme meselesi sonrasında Obama paketi budadı. Yarı zamanlı çalışanlar için zorunlu sağlık sigortası kalktı. Sigortasız kesimin çok büyük bir kısmı yarı zamanlı. Ayrıca şirketlerin içeriğini ve kapsamını çalışanlar adına belirlediği sigortayı seçim süresi 2 aya indirildi. Bu sürede tercih yapmayan işçi yine zorunlu sağlık sigortası dışında kalıyor.
Peki, siz bunlar karşısında neler yaptınız?
ABD’de bütçe senelik hazırlanıyor ve yıllık borçlanma limiti belirlenerek yapılıyor. 2011 öncesine kadar bu limit 16.4 trilyon $ idi. 2011’e gelindiğinde son iki senedir bu borçlanma limitinin 2.1 trilyon $ aşıldığı açıklandı. Bush döneminde başlayan açık, Obama döneminde de devam ediyordu kısacası. Bütçeden kesinti yaparak bu farkın kapatılması gündeme geldi. Bu ise ordunun harcamalarından filan değil; yaşlıların, sigortasızların sağlık harcamalarından ve başka sosyal harcamalardan kesintiler yapılmasıyla karşılanmak isteniyordu. Occupy Wall Streetçiler ve Sosyalist Alternatif, bunun Afganistan savaşının bitirilmesi, ordu bütçesinin sınırlanması ve petrol tüketiminin azaltılması yoluyla yapılmasını savunuyordu. Bu kesintiye karşı kampanya başlattık. Kampanyaya Noam Chomsky, Chriss Hedges ve Cindy Sheehan gibi isimler destek verdi.
“Wall Street’i işgal et!” eylemlerinde de aktiftik. Eylemler sırasında kapitalist krizi teşhir ederken; iki partili seçim sistemini ve demokrasi yalanını da anlatıyorduk insanlara. Çünkü Bush’tan uzaklaşanlar Obama’ya-Demokratlara yaklaşıyordu, çözümsüzlük şeklinde. Buna alternatif sol bir kitle partisi kurulmasını ve örgütlenmesini savunduk. Bu eylemler çok ciddi değişimler yarattı kitlelerde ama bir süre sonra çözüldü.
Bu eylemlerden hemen sonra Minneapolis’te bankalar tarafından el konulan evlerin sahipleri tarafından işgal edilmesi eylemlerini organize ettik. Kshama Sawant bu eylemlerde çok aktifti. Kitleler tarafından tanınması da bu eylemler sayesinde oldu. Bankaların el koyduğu evlerle ilgili hukuki bir boşluk bulundu. Bu boşluk kullanılarak ‘Evleri Boşaltmıyoruz’ eylemleri örgütlendi. Çok kalabalık ve güçlü eylemlerdi. Ev işgallerine polis müdahalesi oldu ve ama direniş sonrası geri çekildi. Bu hukuki boşluk hükümetin de elini kolunu bağladı. Hukuksal süreç devam ediyor. (http://occupyourhomes.org/)
En son kampanyamız asgari ücretin 15 $/saat çıkartılması kampanyasıydı. 1.5 yıl boyunca onbinlerce insanın katıldığı bir sürü eylem örgütledik. Bu eylemler Kshama Sawant’ın seçim kampanyasıyla da birleştirildi. Kshama’nın en büyük seçim vaadi bu düzenlemeyi Eyalet Meclisi’nden geçirmekti. Ve şimdi seçildikten sonra en büyük çabası bu olacak, tabii arkasında direnen bir kitle var.
‘Saatlik Asgari Ücret’ bizim ülkemize yabancı bir kavram. Bunun gerekliliğini ve eylemlerin hizmet sektörü üzerinden örgütlenmesini biraz anlatır mısın?
Türkiye’de asgari ücret aylık olarak belirleniyor ve bu sistem işçinin değil kapitalistin çıkarını koruyor. Bir sürü farklı işkolunda farklı saatlerle çalışan asgari ücretliler var. Aylık asgari ücret günde 8 saat üzerinden mi 12 saat üzerinden mi?
2008 yılından beri ABD’de yatırımların endüstriyel-mal üretimi kolundan çıkartılması ve hizmet sektörüne doğru kaydırılması ile ilgili bir tartışma vardı. Büyük şirketlerin arka arkaya batması; Çin, Hindistan gibi ülkelerdeki ucuz işgücü bu sürecin hızla tamamlanmasını sağladı. İşsiz kalan birçok insan hizmet sektöründe istihdam olanağı buldu. Mal üretimi azalırken, hizmet sektörü giderek büyüdü. Ama aslında kapitalistlerin yapmak istedikleri, üretim sektöründe kendisine pahalıya mal olan işçileri hizmet sektöründe ucuza ve güvencesiz çalıştırmaktı. Walmart ve McDonald’s protestoları bu kıvılcımın başlangıcı ve sembolü haline geldiler. Çünkü ikisi de çok ağır koşullarda, sigortasız ve genellikle çalışma vizesi olan göçmen veya sonradan ABD vatandaşlığına geçmiş insanları çalıştırıyordu. Onları bu koşullarda sömürmek daha kolaydı.
Mesela Walmart’ta çalışan bir işçi senelik 20 bin $ kazanıyor. Bu miktar Seattle’da ortalama geçim için bile çok düşük bir miktar. McDonald’s örneğinde ise saatlik asgari ücret 6.75 $. Bu işyerleri işçileri haftada 40 saatin altında çalıştırıyorlar. 40 saatin üstünde çalışanların yasalara göre farklı hakları var. Saatlik ücret, diğer sosyal haklar vs. değişiyor. Bunun yanında işçileri farklı departmanlarda ve vardiyalarda çalıştırıyorlar. Bu da işçilerin birbirlerine ısınıp, örgütlü bir mücadele yürütmesi için alınan bir önlem bizce. İşçiler içinde yorucu oluyor.
Bir şeyi daha merak ediyoruz. Amerika’da sol içinde ortak çalışma kültürü var mı? Seçim çalışması hem bu açıdan hem de genelde nasıl işledi?
Biz parti olarak çalışma yürütüyoruz ama şöyle bir bakış açımız var. Fikirsel olarak başka yapılarda olduğumuz binlerce insan var: sosyalistler, anarşistler, ekolojistler, otonomlar, kadın hareketi, lgbtt hareketi vs. Bunlarla ortak iş yaparken ayrıştıran fikirlerden çok, hareketin geneline fayda sağlayacak meselelerde pratik ortaklaşmayı önemsiyoruz. Bu açıdan kampanyaları birlikte yaptığımız ekipler var. Hatta seçim çalışması da buna bir örnek. Bizim dışımızda bu ekiplerden kimse seçime girmek istemedi, ama Kshama Sawant’ı desteklediler ve ona oy çağırdılar. Bu açıdan Kshama’nın seçilmesi ortak bir zafer aynı zamanda.
Seçim çalışması Türkiye’den biraz farklı, onun için anlatmam gerekiyor. Cumhuriyetçilerden veya Demokratlardan olsun, seçim yarışına giren bir aday bu çalışma için kendine destekçi bulmak zorunda.
Küçük bağışlardan değil, direk bir veya birçok büyük şirket sahibi destekçinin, desteğini kamuoyu önünde açıktan yürütmesinden bahsediyorum. Tamam, Türkiye’de de burjuva siyasetçilerin arkasında sermaye gruplarının desteği vardır. Ama bu alenen yapılmaz. Yapıldığı zaman büyük ihtimalle siyasi muhalefetle baş edemezler. Oysa, ABD’de bu oldukça olağan bir durum. Güya halkı temsil edecek olan siyasetçinin, sermayedarlar tarafından parasal olarak desteklenmesi ve seçim sonrası kendi lobisini oluşturması normal karşılanıyor.
Kshama Sawant böyle yapmadı tabii ki. Kampanyaların parçası ya da destekçisi onbinlerce insanın küçük bağışlarıyla yürüttük seçim çalışmasını. Bizim için önemli olan düzenli olmasıydı. Web sitemiz üzerinden topladığımız bağışların, ayda 5 $ lık bir bağış bile olsa, düzenli şekilde bir havuzda birikmesine özen gösterdik.
Biz seçim süresince burjuva siyasetinin ikiyüzlülüğünü de teşhir ettik. Bütün seçim çalışması gelenek haline gelen işgallere benzedi. Slogan da ‘Seçimleri İşgal Et’ idi zaten. Cumhuriyetçi ve Demokratların seçim büroları işgal edildi. İster içinde ister kapısının önünde sürekli ajitasyon yaparak siyasetlerini teşhir ettik. Biz gittiğimizde polis de geliyordu ama sadece slogan atan, ajitasyon yapan ve bildiri dağıtan bizlere dokunamıyordu. Aslında Amerika’da yasalardan doğan bir boşluk var bu konuda. Polis hareket halindeyken sana müdahale edemiyor. Oturur veya durursan saldırma hakkı var ama hareket edene yok. O yüzden biz oradaki eylemlerde sürekli kendi içimizde yer değiştiririz.
Evet, bunu anlattığın iyi oldu. Kendi kendinize halka yaparak sürekli döndüğünüz eylemleri izleyip anlam veremiyorduk biz de
Seçim çalışması eylemlerle birlikte yürüyen bir süreçti. Dediğim gibi bir taraftan onbinlerin katıldığı ‘Saatlik Asgari Ücret 15 $ Olsun’ kampanyası ve yürüyüşler sürerken, bir yandan da mortgage ile el konulan evlere karşı ‘Evleri Boşaltmıyoruz’ kampanyası ve eylemleri sürüyordu. Safi oya endekslenen bir çalışma yürütmedik. İşçilerin, emekçilerin acil sorunlarını kapsayan ve bunlara çözüm arayan bir çalışma yürüttük. Kimseye de yapamayacağımız büyük vaatlerde bulunmadık. (http://www.votesawant.org/ )
Tam da bunu merak ediyorduk, Barış. Kshama Sawant seçildiğine göre, saatlik asgari ücret talebini yerine getirebilir mi?
Kshama Sawant, yazılım mühendisi ve ekonomi profesörü. Hukuksal süreçleri de biliyor. Seattle Şehir Konseyi, üyelerin çıkardığı yasaları veto etme yetkisine sahip. Konsey, Mayor/Vali ile çıkarılan kanunların dayanaklarını oluşturmak için bir avukat ve yasa yapıcı dört üyeden oluşur. Üyeler bağımsız olarak yasa yapabilirler ve yasaların onaylanmasında çoğunluk kararı aranmaz. Kamu yararı gibi güçlü bir hukuki zemin var. Kshama, yasaları bu temele dayandırabilir. Vali yasaları gerekçesiz veto edemez. Buradan anlaşılacağı üzere, Sawant, secim kampanyası sırasında vaat ettiklerini: asgari ücretin $15/ saat olması, kira kontrolü, toplu taşımanın geliştirilmesi, standart okul sistemi, polisin güvenilirliği üzerinde denetiminin artması, evsizler için barınakların yapılması, ödenebilir evlerin yapılmasını gerçekleştirebilir. Tabii bunların hiçbiri sokaktaki mücadeleden bağımsız değil. Sadece kapalı kapılar arkasındaki yasalara dayanmıyor. Gücünü sokaktan alan kampanyalara dayanıyor.
Barış, anlattıkların için çok teşekkürler. Bize söylemek istediğin şeyler var mı?
Aslında Gezi eylemleri ve sonrasındaki süreç Amerika’da yaşayan benim gibi insanları çok heyecanlandırdı. Türkiye çok politik bir ülke. İnsanlar politikadan korkmuyor. Biz ABD’de bu sorunu çok yaşıyoruz. Sizin önünüzde çok hızla örgütlenip, daha büyük işler yapacağınız fırsatlarınız var. Gerçek bir seçim çalışmasını da, hayata geçirilebilir talepler üzerinden, emekçilere dayandırmanız gerektiğini düşünüyorum.
Kshama Sawant seçildikten sonra medyanın ilgisini çekti bu durum. Çünkü uzun süredir Kshama’nın seçilmesine benzer bir örnek yok ABD’de. Gelip röportajlar yapmak istediler. Biz bu fırsatı açık ajitasyon olarak görüyoruz ve taleplerimizi-kampanyalarımızı anlatıyoruz Kshama aracılığıyla.
Sosyalistlerin teoriyi pratiğiyle ispat ettiği örnekleri çoğaltmak zorundayız. Kshama Sawant’ın seçilmesini sağlayan süreçte pratik kampanyalar ve bunların pozitif sonuçlarıydı. Sadece laf söylemeyen, bunu ispat eden, kanıtlayan, ajitasyonunu pratiğe dayandıran bir sol inşa etmek zorundayız bence. Türkiye için de geçerli bir mesele bu.
Mesela, Sosyalist Alternatif Parti’nin programında yenilenebilir enerji kampanyası da var. Bu konuda da hem yapılan araştırmaları yayınlıyor, hem de sürekli kitle ajitasyonu yapıyoruz. ABD için petrol ve türevlerinin; emperyalist saldırganlık ve kapitalizmin işleyişi ile doğrudan ilişkisi var. Aslında her emperyalist ülke için çıkarlarını birebir ilgilendiren bir konu bu.
ABD’nin nüfus yoğunluğu en çok olan eyaleti California üzerinden anlatayım bu örneği. California’nın toplam yüzölçümü 410.000 km². Bunun yüzölçümünün hepsi güneş pilleriyle kaplansa bütün dünyanın enerji ihtiyacı karşılanabilir. Düşünebiliyor musunuz, tüm dünyanın… Bunu bilimsel araştırmalar ortaya koyuyor. ABD’de kullanılmayan, çöl gibi bir alana bu uygulamayı yapılabilir. Biz bunun küçük bir örneğinin denenmesini ve çıkan sonuçların kamuoyuyla paylaşılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu işi yeterince bağış toplayıp, kaynak bulabilirsek yapmaya çalışacağız.
RÖPORTAJIN İÇİNDEN NOTLAR:
*Seatlle ile ilgili bilgi: Merkez nüfusu: 634 000, şehrin toplam nüfusu: 3.4 milyon, bağlı kasabalarla nüfus: 3.9 milyon. (2010 GSMH (GDP) payı 231 milyar $) (Amerika’nın 12.büyük ekonomisi)
*Seattle, Amerika’nın en yüksek eğitimli nüfusa sahip şehri. Yaşayanların 92% lise ve üzeri okul mezunu, 56% üniversite ve 23% si master veya doktora öğrencisi/mezunu.
*Aşağıdaki grafik Seattle bölgesinde yaşayan nüfusun işkolu dağılımı gösterilmektedir.
(http://www.apartmentupdate.com/index.cfm?fuseaction=markets.main&mktpage=640 )
* Amerika’da yaşları 18-64 arasında değişenlerin %40’ı sağlık hizmetlerinden yeterince faydalanamıyor. (2007) Yine 2007 verilerine göre, ABD vatandaşlarının % 59.3’si sağlık sigortasını istihdam ettiği kuruluştan karşılıyor, % 27.8’ in devlet tarafından karşılanan sağlık sigortası var, yaklaşık %9 dışarıdan ödemelerle sağlık sigortası alıyor ve % 15.3 (45,7 milyon insan) sigortasız durumda. (http://en.wikipedia.org/wiki/Comparison_of_the_health_care_systems_in_Canada_and_the_United_States )
*Başka bir çalışmada güncel verilere göre; Sağlık sigortası olmayan çocuk oranı % 11.6, yetişkin oranı %26.7 (http://www.cdc.gov/nchs/data/nhis/earlyrelease/insur201106.htm) (http://aspe.hhs.gov/health/reports/2012/uninsuredintheus/ib.shtml )
2008 Ekonomik Krizi üzerine:
*“Yatırım bankalarından Bear Stearns Mart ayında iflas ederek ABD hükümeti tarafından diğer bir yatırım bankası olan JPMorgan Chase’e satıldı. Bu iflası diğer bir yatırım bankası olan Lehman Brothers ve Merrill Lynch ve sigorta firması American International Group izledi. Washington Mutual ve Wachovia gibi bankalar iflas ederek diğer bankalara satıldılar. Bu krizi durdurmak için Eylül ayı sonlarında ABD Kongresi 700 milyar dolarlık bir kurtarma paketini onayladı.” (http://tr.wikipedia.org/wiki/2008-2012_K%C3%BCresel_Ekonomik_Kriz)
* 14 Eylül 2008 tarihinde yapılan anlaşma uyarınca Merrill Lynch , Bank of America tarafından satın alındı.
* Lehman Brothers, 15 Eylül 2008 tarihinde 613 Milyar Dolar borç ile iflasını açıkladı. İngiltere merkezli Barclays bankası, Lehman Brothers’a ait ticari işlemler ve yatırım bankalarının bir kısmını 1.75 milyar dolara satın aldı.
*Bu kriz ve batan şirketler sonrası Amerika’da milyonlarca insan işsiz kaldı.
*ABD’de yürütülen çeşitli kampanyalara http://www.occupytheelections.com/Occupy_the_Elections.html sitesinden bakabilirsiniz.