Athina KARİATİ, New Internationalist Left (Yeni Enternasyonalist Sol), Kıbrıs
İklim değişikliğinin Doğu Akdeniz ülkeleri üzerinde ciddi etkileri olacak; bilim insanları bölge sıcaklığının küresel ortalamadan çok daha hızlı bir şekilde artmasını ve bölgedeki yağışların azalmasını beklemekteler. İktidar seçkinlerinin daha fazla kar elde etme açgözlülüğüyle birleşen bu faktörler, doğanın tahribatına diğer alanlara kıyasla orantısız bir etkide bulunacaktır. [1]
Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Anastasiades, son BM zirvesine, bölgedeki 13 ülkenin iklim değişikliğiyle mücadelede bir yol bulmak için işbirliği yapmasını ve bunun için bir girişim oluşturulmasını önerdi. [2] Ama bu 13 ülkenin ezici çoğunluğu fosil yakıt üretiyor! İkiyüzlülükleri yeni sınırlara ulaştı! Hükümetler ve yönetici seçkinler bir yandan timsah gözyaşları akıtırken, diğer yandan eko-yıkıcı politikalarına devam ediyorlar.
Doğalgaz ve petrol çıkartılması
2011’de Kıbrıs’ın Özel Ekonomik Bölgesi’ndeki (ÖEB) doğalgazın keşfi, Yunanistan’ın İyon Denizi ve Epirous dağında, Kıbrıs’ın güneyinde ve ayrıca Girit’te daha fazla sondaj çalışması yapılmasını teşvik etti. Sondaj, 2010 yılında Meksika Körfezindekine benzer şekilde büyük bir kaza riski taşıyan yüksek sismik bölgelerde (deprem bölgelerinde) gerçekleşiyor. Keşif sondajı bile, deniz yaşamını ve Yunanistan’daki Epirus dağındaki tüm ormanı tehlike altında bıraktı. Muhtemel bir kaza, potansiyel sondaj alanları çevresinde insanların geçimlerini sağladıkları üç sektöre; çiftçilik, balıkçılık ve turizme zarar verecek. Bununla birlikte, bölgedeki sağcı hükümetler enerji hanedanlarının karlarını güvence altına almak için tüm bu sektörleri riske atmak konusunda sakınca görmüyorlar. Hatta ABD, Fransa ve Rusya’nın ordularıyla Türkiye’nin sondaj gemileri ve ona eşlik eden savaş gemileri ile yeni bir ihtilaf noktasına gelindiğinde büyük sermayenin çıkarlarını korumaya, hatta bu çıkarları yeni askeri çatışmalar pahasına korumaya istekliler. Son on yıl boyunca doğal gaz, bölgedeki kapitalist hükümetler arasındaki gerilimi artıran bir sorun oldu ve bu sorun, emperyalist güçlerin karışmasıyla ikiye katlandı. Bir yandan batı emperyalist enerji devleri ile işbirliği içindeki Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail’in sözde “Enerji Üçgeni”, diğer yandan da Türk kapitalistlerin özlemleri tehlikeli bir tırmanışa neden oldu.
Erdoğan, Ekim ayı başlarında, üzerinde hak iddia ettiği gazın sondajı için firkateynler, denizaltılar, saldırı tekneleri, savaş gemileri, insansız dronlar ve deniz devriyeleri tarafından sürekli eşlik edilen iki Türk sondaj gemisini, Yavuz ve Fatih’i Kıbrıs ÖEB’ye gönderdi. Fransız ve İtalyan şirketler Total ve Eni aynı alan için keşif ruhsatına zaten sahipti [3]. Bu, Kıbrıs ÖEB’de, ABD’nin, Fransa’nın ve Rusya’nın Kıbrıs’taki askeri varlığının artmasına, Türk gemilerinin üzerinden uçan İsrail dronlarının ihlallerine sadece bir yenisini ekledi.
Bölgede sürekli ulusal çatışma
Gazze’deki İsrail rejimi kuşatması tüm altyapıyı tahrip etti ve bilim insanları, 2020’de Gazze yeraltı suyunun yüzde sıfırının insan kullanımına uygun olacağını, Gazze’nin arıtılmamış atık sularının yüzde 70’inin doğrudan denize gideceğini tahmin ediyor.
Aynı zamanda, Batı Şeria suyunun İsrail tarafından işgal altındaki bölgelerde kullanması, yeraltı suyu akiferlerinin tükenmesine, bütün alanların çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına yol açtı. [3]
Lübnan’da, protesto hareketini tetikleyen 2015 krizinden sonra süregiden mezhep çatışması, müteahhitlerin atık yönetimini de kuralsızlaştırdı. Beyrut sahil şeridinde çöp dağları yükseliyor, bu çöplerin bir kısmı denize açılıyor. [4] Akdeniz, dünyadaki okyanuslarda bulunan plastik atıkların yaklaşık yüzde 5-10’u ile dünyadaki en büyük plastik atık konsantrasyonuna sahip 6. deniz olarak kabul edilmektedir. [5]
Madencilik
Madencilik atmosfer sıcaklığının yükselmesine etkisiyle bilinir, fakat aynı zamanda bütün alanların çölleşmesine de katkıda bulunur. Ancak kapitalist hükümetler, madenlerini üçüncü dünya koşullarında ve denetimsiz olarak satmaktadır. Yunanistan Skouries’de Eldorado Gold antik bir ormanı yok edecek. Aynı şekilde Türk hükümeti de Kaz dağlarındaki Alamos Gold şirketine yeşil ışık yaktı. Batı Kıbrıs’ta da Kıbrıs Cumhuriyeti hükümeti, altının eski maden atıklarından atılması, siyanürle kirlenmiş atık dağının geride bırakılması için ve Paphos ormanını yok edecek bakır ve altın madenciliği için keşif izinlerini verdi. Bu gibi zararlı madencilik projeleri son yıllarda çok ciddi hareketlere neden olmakta.
Yanılsamalara kapılmayalım! Doğu Akdeniz’de iklim değişikliğini ve çevre felaketini durdurmak için şimdi harekete geçelim!
Doğu Akdeniz, yılın yaklaşık 350 günü güneş tarafından yıkanır, kuvvetli rüzgarlara sahiptir ve enerji üretimi için kullanılacak bol su vardır. Yenilenebilir enerji için ve fosil yakıtların çıkarılmasını ve yakılmasını durdurmak için idealdir ve binlerce iyi ücretli, temiz işin yaratılması potansiyeli taşır. Kalan az sayıdaki ormanın korunması, madencilik şirketlerinin almak istediği altın, bakır veya gümüşten daha önemlidir. Ama böyle bir dönüşüm bölgedeki kapitalist elitler ve onların kör karlılık sistemi tarafından engellenmektedir. Bu bölgeleri koruyacak önlemlerin asla bölgenin yönetici elitleri tarafından alınmayacağı artık açığa çıkmıştır.
Mücadelemiz politikacılara taleplerimizi dinletmek değil, bölgede ve dünyada, sosyalist mücadelenin bir parçası olarak doğal kaynakların, enerjinin ve ekonomik zenginliklerin kontrolünü ele geçirebilecek kadar geniş ve güçlü bir hareket inşa etmek olmalı. Demokratik ve doğayı dikkate alan bir planlama mantığına göre çalışacak bir ekonomiye sahip olmalıyız. Sadece enerji ve sanayide değil, bölgemizdeki aşırı eşitsizlik ve çatışmalara da son vermek için gereken tüm reformları gerçekleştirmenin başka bir yolu yoktur.
Kaynaklar:
[1] http://emme-care.cyi.ac.cy/wp-content/uploads/CIMME-REPORT.pdf
[3] https://knews.kathimerini.com.cy/en/news/turkish-ships-disturb-cypriot-waters
https://link.springer.com/chapter/10.1007/978-1-4615-1327-8_35
[6] https://iopscience.iop.org/article/10.1088/1748-9326/10/12/124006/meta