25 Mayıs günü saat 20.25’te George Floyd’un soluğu kesildi. Kısa bir süre sonra nabzı durdu. Minneapolis Polis Memuru Derek Chauvin’in dizini Floyd’un boynundan çekmesinden iki dakika önceydi bu. Bir saat kadar sonra öldüğü ilan edildi.
George Floyd’un öldüğü gün, iki buçuk aydır sürmekte olan karantina altındaydık. Milyonlarca ABD’li COVID-19 nedeniyle sevdiklerini yitirdi ve birçok örnekte komple bir yalıtılmışlık içinde yas tutmaya zorlanmıştı. On milyonlar işlerini ve bundan çok daha fazlası çalışma saatlerini ya da ücretlerini kaybetmişti. Haziran kirası hızla yaklaşıyordu ve yine aileler kirayı ödemek ya da yiyecek almak arasında seçim yapmak zorunda kalacaktı.
Bunların tümü siyah işçi sınıfını orantısız bir biçimde etkiledi. Siyahların COVID-19’a yakalanma olasılığı beyazlara göre üç kat daha fazladır. Milyonlarca siyah işçi ya ücretsiz izne çıkarıldı ya da işten atıldı ve siyahların işsizlik oranı tüm diğer demofrafik grupların içinde en yüksek olandır.
Bu bağlamda, tamamen serbest düşüşe geçmiş bir sistemde, George Floyd’un ölümü ABD’de son 50 yıldaki en geniş protesto hareketini ateşledi.
#Justice4GeorgeFloyd
George Floyd’un öldürüldüğü gece Minneapolis’te başlayan kitlesel protestolar ve işgaller ABD’yi hazırlıksız yakaladı. Bu, Black Lives Matter (Siyahların Hayatları Önemlidir) hareketinde yeni ve çok daha gelişmiş bir aşamaya işaret ediyor.
Her eyalette gösteriler yapıldı, gösterilerin sayısı, Ocak 2017’deki toplamda 650’yi aşan Kadınların Yürüyüşü’nden çok daha fazlaydı. Büyük kentlerle ya da Kuzeydeki eyaletlerle sınırlı kalmadı; ABD’nin güneyinde 100’den fazla protesto gerçekleştirildi. Bu, Pazar günü Washington DC’nin sokaklarında ve ülkenin dört bir yanındaki kentlerde yüz binlerce kişinin katıldığı kitlesel gösterilerle doruğuna ulaştı.
Bu protestolar enerjik bir öfkeyle inletiyor. Çoğunlukla siyah gençler öncelik etse de kalabalık dikkat çekici bir biçimde çok-renklidir. Siyah, beyaz ve tüm farklı renk ve etnisitelerden genç insanlar bu kavgayı aynı zamanda kendilerinin kavgası olarak görüyor. Çoğunlukla gençlerden oluşan on binler tek bir merkezi taleple sokaklara çıktı: Masum siyahların polislerce öldürülmesini durdurun ve genel olarak ırkçı polis şiddetine son verin!
2014-2015’in Black Lives Matter hareketinden farklı olarak bu hareket bir dizi kentte bir isyan ve işgal karakterine büründü.
Protestocular Minneapolis’te George Floyd’un yaşamını yitirdiği yeri hareketin merkezine dönüştürdü. George Floyd cinayetinin gerçekleştiği yeri kuşatan tüm mahallede şimdi kalıcı bir kamp bulunmaktadır.
Benzer bir biçimde Brooklyn’de Barclay’s Center’ı çevreleyen mahalleler göstericilerin neredeyse sabit evi haline gelmiş durumda. Vardiya değişimini andırırcasına, gündüz çocuklar ve aileler yürürken geceleri onların yerlerini yeniyetmeler ve genç yetişkinler alıyor.
Trump ve “Yasa ve Düzen”
Bu protestoların bazı kentlerde daha geniş kapsamlı isyanlara dönüşmesi, ilk gösterilere polisin acımasızca müdahalesine kısmen bağlanabilir. Polis barışçıl protestolara karşı tekrar tekrar göz yaşartıcı gaz, plastik mermi, yüze karşı cop kullandı ve –birkaç olayda da- kalabalığın üzerine araçlarını sürdü.
Socialist Alternative Seattle Kent Konseyi Üyesi Kshama Sawant, konseye kimyasal silahların (göz yaşartıcı gaz, biber gazı spreyi, göz yaşartıcı gaz bombasının sıvısı), plastik mermi/ses bombaları/saçma içeren fişeklerin, tazyikli su silahlarının, ses silahlarının yasaklanması için yasa teklifi sundu. Bu talep oldukça yaygınlaştı ve seçilmiş sosyalist vekillerin nasıl bir rol oynayabileceğinin önemini gösterdi.
Polis baskısı acımasız olsa da, Trump’ın göstericilerin üzerine yağdırılmasını istediği acımasızlıkla boy ölçüşemez. Trump valilerin göstericilere “baskın” gelmelerini dayattı: “yağma başlarsa, kurşunlama [ateşli silah kullanımı] başlar” diye açıklama yaptı. ABD ordusunu Washington DC’ye gönderdi ve hareketi bastırmak için diğer kentlere de asker göndermekle tehdit etti. St. John’s Kilisesi’nde elinde İncil’le poz vermek için gideceği yolun açılması amacıyla Polis ve Ulusal Muhafızlara Beyaz Saray’ın dışındaki barışçıl protestoya göz yaşartıcı gaz kullanması talimatını verdi. Trump, otoriter tehditlerine ABD kamuoyundan geniş destek bulmadı hatta ordunun kullanılmasına karşı yüksek rütbeli subayların çıkmasıyla, kendi yönetimi içinde bile böyle olmadı. Halihazırda ABD’lilerin yüzde 62’si protestoları meşru görmektedir. Yerleşik düzenin temsilcileri için daha da şaşırtıcı olanı ABD’lilerin yüzde 54’ünün, Minneapolis Üçüncü Bölge polis karakolunun yakılmasının meşru olduğuna inanması.
Polisin protestolara şiddetli müdahalesiyle birlikte Trump’ın yaklaşımı sadece durumun alevlenmesine hizmet etti. Trump acımasız müdahalesiyle, “yasa ve düzen başkanı” (Law and Order) olarak kendisini sunmaya çalışıyor. 1968 seçimlerini kazanan ve aynı “yasa ve düzen” platformunda koşmuş olan Richard Nixon’a geri dönmek istiyormuş gibi görünüyor. Ama bağlam tamamen farklıdır. 1968’de Nixon başkanlık için meydan okuduğunda, Lyndon Johnson ve Demokratlar Vietnam felaketini ve kitlesel huzursuzluğu yönetiyorlardı. Siyasi olarak, Trump’ın yaklaşımı ulusal seçim anketlerinde açıkça önde giden Biden’e yaradı.
İfşa Olan Demokratlar
Ulusal düzeyde Demokratik Parti, riyakâr bir biçimde hareketi destekleyen açıklamalar yayınladı. Ne var ki aynı zamanda ülkenin dört bir yanındaki Demokratik [Partili] belediye başkanları ve valiler sokağa çıkma yasakları dayatıyor; sosyal hizmetler bütçesinde kesintiye giderken polisin devasa harcamalarını onaylıyor ve kendi polis güçlerinin şiddetini açıkça inkar ediyor.
Skandal bir biçimde birçok Demokrat belediye başkanları ve valiler, polisle yüzleşenlerin ve yağmacıların “dışarıdan gelen ajitatörler” olduğuna dair Trump ve Baş Savcı Barr’ın anlatısını tekrarladı. Trump, Antifa gibi anarşistler hakkında susmak bilmedi, hatta bir seferinde Antifa’yı “terörist örgüt” olarak ilan edebileceğini bile söyledi. Demokratlar, özellikle Minneapolis’tekiler, gösterileri dağıtmak isteyen beyaz üstünlükçüler (ırkçı) dalgasına dair korku ve dezenformasyon yaydı. Dikkatleri polis şiddetinden uzaklaştırma ve daha fazla baskıyı meşrulaştırma anlamına gelen bu anlatıları destekleyecek neredeyse hiçbir şey sunulmadı.
The New York Times yazı işleri kurulu geçen Cuma günü, 2014’te, kolluk kuvvetlerini reformdan geçireceğini söyleyerek seçilen New York Belediye Başkanı Bill DeBlasio’nun ve Vali Andrew Cuomo’nun anın gereksinimleri karşılamakta gösterdikleri dramatik başarısızlığı ayrıntılandıran bir yorum yayınladı. Şöyle deniyordu: “New York’luların güvenliğinin korunduğundan ve New York’luların haklarına saygı gösterildiğinden emin olmak için zaman bulamayan bu iki kamu görevlisini bu kadar meşgul eden acil sorumluluklar nedir? Polisin görevini kötüye kullandığına dair bu kadar çok rapordan sonra bile, nasıl olur da polisi denetlemeye zahmet etmiyorlar?”
Bu, müesses nizam içinde bir bölünmeyi ve bir grubun kolluk kuvvetlerinin daha ciddi bir biçimde reformdan geçirilmesini zorlamaya başladığını yansıtıyor. New York’ta Manhattan ve Brooklyn savcıları, “yasadışı toplanma” ve “taşkın davranış” gerekçesiyle gözaltına alınan yüzlerce kişi hakkında kovuşturma yürütmeyeceğini söyledi.
Seattle’da protestocuları terörize eden polis memurlarına söz geçirmekte başarısız olan Demokrat Belediye Başkanı Jenny Durkan’ın kovulması için muazzam bir atmosfer bulunmaktadır. Kshama Sawant bu çağrıya katıldı ve Durkan’a istifa etmesi için resmen çağrıda bulundu.
Minneapolis’te bazı kent konseyi üyeleri polisin ilga edilmesine dair cesur vaatlerde bulundu. Şüphesiz hareketin baskısı karşısında kolluk kuvvetlerinde reformlar olacaktır. Yine de sekiz milyarderin dünyanın en yoksul nüfusunun yarısının sahip olduğu servet kadar serveti ve 40 milyon ABD’linin hâlihazırda işsiz olduğu bir dünyada devlet, düzeni sağlamak için bir tür baskı gücüne daima dayanacaktır. Sosyalistler, polissiz bir dünyanın sadece işin, barınmanın, sağlık bakımının, eğitimin ve toplum kaynaklarının demokratik denetiminin güvence altına alınması temelinde inşa edilebileceğini savunur.
Ne yazıktır ki bu isyan boyunca Bernie Sanders büyük ölçüde varlık göstermedi. Bu, onun Demokratik Parti kurumuna tamamen teslim olmasının korkunç sonuçlarının sadece tekrar doğrulanmasıdır. Sanders yarışta kalsaydı, belirleyici değişimi zorlamak için kampanyasını kullanabilirdi.
Bu hareket Demokratik Parti’nin otoritesini, önemli pozisyonları işgal edenler korkuyu kışkırtıp polis şiddetinin katlanarak artmasını sağlarken ve bahaneneler bulurken görüldükleri için, şüphesiz zayıflattı.
Demokratların verdiği genel görüntünün bir istisnası, Biden’in kampanyasının güçlenmesidir. Ama bunun birincil nedeni Trump’ın tehlikeli otoriterciliğinden yaygın uzaklaşmadır. Biden Trump’la yarışmak için sığınağından dışarı çıkmış olsa da daha iki hafta önce Trump’ı destekliyorsanız “siyah değilsiniz” gibi skandal bir ifade kullanmıştı.
Mücadeleyi Örgütlemek
Bu hareket George Floyd’un cinayetine karışan dört memurun kovulmasını, tutuklanmasını ve haklarında dava açılmasını sağlamayı şimdiden başardı. Bu kaçınılmaz olmaktan çok uzaktı ve ülkenin dört bir yanındaki, ama özellikle Minneapolis’teki, göstericilerin esnekliği sayesinde meydana geldi.
Bu devinim kuvveti üzerine inşa edebilmemiz için aciliyet hissine gereksinimimiz var. Socialist Alternative’in önerdiği, hareketin bundan sonra atması gereken adımlar:
Talepler: Hem ulusal hem de yerel düzeyde somut talepler gereksiniyoruz. Ülke çapında polis bölgelerinin “mali kaynaklarının azaltılması” ve yeniden yapılandırılması için çağrılar hız kazandı; Los Angeles gibi bazı kentler polislerin mali kaynaklarının azaltılması için adım atıyor. Ülkenin dört bir yanındaki kentler polise ölçüsüz kaynaklar harcamaktadır. Kshama Sawant Seattle polis bütçesinin yarı yarıya azaltılması çağrısında bulundu. Socialist Alternative polis bütçesinin kayda değer bir oranının barınma, eğitim ve sağlık harcamalarına yönlendirilmesini savunuyor.
Ülke genelinde polis gücünün arındırılmasına da gereksinimimiz bulunmaktadır. Irkçı, cinsiyetçi ya da şiddet kullanma geçmişi olan herhangi bir memur hemen işten çıkarılmalıdır. Bu halkın demokratik bir biçimde hesap verebilir denetim kurulları tarafından gerçekleştirilmelidir.
Taleplerimiz çalışanların karşı karşıya olduğu krizin ölçeğini yansıtmalıdır. Şüphesiz bu taleplerin başlangıç noktası ırkçı polis şiddetiyle mücadeleye özgü olmasına rağmen orada durmamalıyız. Artan kira maliyeti, bununla beraber düşük ücretler ve tamamen yetersiz sağlık sistemimiz… bunların tümü orantısız bir biçimde siyah ABD’lileri etkilemektedir. Bir pandeminin ortasında ve küresel bir iktisadi bunalımın başlangıç aşamasındayız.
Emek hareketi sürece dahil olmalıdır: Irkçılıkla mücadele tüm işçi sınıfının katılımını talep eder. Emek hareketinin mottosu “birimizin yarası hepimizin yarasıdır”. Sendikaların protestolara bu katılımı acilen örgütlemesi gerekir. Bu, Derek Chauvin’in George Floyd’un boynuna dizini bastırdığı süre olan dokuz dakikaya işaret etmek için dokuz dakikalık dayanışma grevi biçimini alabilir. Bu gösterilerin polis şiddetine karşı korunmasının örgütlenmesini de içerebilir; sendika binaları protestocuların ikmal ve PPE [kişisel koruyucu ekipman] temin edebileceği depolara dönüştürülebilir; yürüyüşlere ve protestolara günlük bazda katılım için birlikler oluşturulabilir. Minneapolis’te Socialist Alternative, hareketle dayanışmak ve kentlerin Ulusal Muhafızlar tarafından işgal edilmesine son vermeyi talep etmek için bir günlük yerel düzeyde genel grev hazırlanması çağrısında bulundu.
Yapılar: Her kentte hareket, sonraki adımları tartışabileceğimiz yapılara gereksinir. Başlangıç olarak, günün planları için bağlantılar kurmak ve sorun gidermek için, günlük açık hava toplantıları olmalıdır. Hareket bu hızla devam edecekse bu toplantılar, katılımcı örgütlerden temsilcilerle, resmi örgütleyici organlara dönüştürülmelidir. Hızlı haberleşmek için güvenli çevrimiçi forumlara da gereksiniyoruz.
Savunma: Her gösteride, durumdan yararlanmaya bakan anti-sosyal ve kriminal unsurlara karşı koruyabilecek, tayin edilmiş çok renk ve etnisiteli bir savunma ekibine gereksiniyoruz. Bu herhangi bir özel mülkiyeti korumaya ahlaki kaygı nedeniyle değil, harekete daha geniş desteğin altını oyabilecek taktiklere başvuran insanları önlemek içindir.
“Birimizin Yarası Hepimizin Yarasıdır”
Şimdiden emek hareketinin önemli bir kesimi bu hareketin üzerine damga vurdu. Bunun parlak bir örneği, Minneapolis’te sosyalistlerin yönetimindeki otobüs şoförleri sendikasının –gösterilerin daha ilk gecesinde- protestocuları hapse taşımayı reddetmesidir. Bu, taşımacılık işçilerinin benzer bir duruşu benimsediği, New York Kenti’ne ve Washington D.C.’ye hızla yayıldı.
Gösterilerin 11. gününde ülke çapında hemşireler hastane bahçelerinde Black Lives Matter hareketi ile dayanışmak için bir dizinin üzerine çöktü. Sistemimizin geri geri giden öncelikleri, hastanelerinin pencerelerinin dışında polisler ayaklanmaya karşı tam donanımlı yürürken, bir pandemide çöp torbaları giyerek çalışmaya zorlanan bu hemşirelerin yüzünde okunuyordu.
Protestoların ilk haftası biterken Minneapolis’teki market işçileri, hareketi desteklemek için iş bırakmalar ve iş durdurmalar örgütlemeye başladı. 5 Haziran’da Minneapolis’li bir market işçisi ve Socialist Alternative üyesi vardiyasının tamamının iş bırakmasını örgütledi. İşe dönmeden önce, 8 dakika 45 saniye boyunca slogan atarak ve pankartlar taşıyarak marketin önüne yürüdüler. Buna ek olarak postanede çalışan Socialist Alternative üyeleri, 60 postacının katılımıyla dayanışma yürüyüşüne öncülük etti. Bir binanın her zaman yeniden inşa edilebileceğini ama polis tarafından öldürülmüş birinin hayatını inşa edemeyeceğimizi açıkça ilan ederek, yakılmış işyerlerinden işgal bölgesine yürüdüler.
Yürüyüşler ülke genelinde ana caddeleri ve otoyolları ele geçirirken, göstericilerin en gürültülü sevinç patlamalarından bazıları, diğer sıradan işçilerin, basit bir dayanışma edimiyle ateşlendi. New York’ta bir otobüs, taksi ya da teslimat kamyonu şoförü, protestocuları desteklemek için kornasına asıldığı her seferinde, kalabalık yeri göğü inleterek gururla kendinden geçti.
Daha geniş emek hareketiyle örgütlü dayanışmanın potansiyeli muazzamdır. Oysa belli başlı birçok sendikaların var olan liderliğinin –bir kez daha- tamamen yetersiz olduğu saptandı. AFL-CIO’nun ev sahipliği yaptığı basın toplantısında, ülkenin en büyük sendikalarının liderleri “ırkçılık kötüdür, Trump kötüdür, lütfen oy verin” demenin ötesine geçmedi. Bu tamamen yetersizdir. Hareketin gereksinimleri Kasım’ı [seçimleri] bekleyemez. Halihazırdaki emek liderleri ırkçılığa karşı mücadelede üyelerini harekete geçirmek için yeterince donanımlı değildir; bu nedenle yeni liderliğe gereksinimimiz var. Emek hareketindeki en mücadeleci, istekli unsurların, mücadelenin gerçek örgütleri olarak sendikaları arındırmak için örgütlenmesine gereksiniyoruz.
Etkili Taktiklere Olan Gereksinim
Bazı kentlerdeki protestolar, polis araçlarının (Minneapolis örneğinde tün polis binalarının) yakılmasıyla geçici olarak ayaklanma havasına girdi. Protestocuların küçük bir azınlığı yağmalama gibi anti sosyal davranışları sürdürdü. Bazı örneklerde, ebeveynlerin yiyecek ve bebek bezi aldığı haberleriyle, bu yağmalama açıkça yoksulluk tarafından yönlendirilmektedir. Bununla beraber diğer örneklerde insanlar oportünisttik bir biçimde kaostan fayda sağlamaktadır.
Ayaklanmanın arkasındaki öfke sadece anlaşılabilir değil aynı zamanda olumludur. Öfkeli olmalıyız. Öfkeli olmak için çok neden var. Bununla beraber öfkenin nasıl yönlendirileceği konusunda stratejik olmak zorundayız. Hareketin önündeki süreci tartışmak için demokratik yapıların yokluğunda insanlar bir dizi taktik –bazıları verimli ve bazıları verimsiz- uygulayacaktır.
Bu isyanı, kalıcı değişiklikleri kazanmaya muktedir, süregiden bir kitle hareketine dönüştürmek, hareket için strateji ve taktikleri eşgüdümleyecek yerel ve ulusal düzeyde demokratik yapıların inşa edilmesini gerektirir. İşçi sınıfının daha geniş kesimlerini mücadeleye katmayı gözeterek, taktiklere karar verilmelidir.
“Lanet Olası Tüm Sistem Dibine Kadar Suçlu”
Şimdi ülke çapında toplumumuzdaki şahlanmış ırkçılığın çileden çıkardığı insanlar sokaklara koşuyor. Oysa öfkenin çok daha derinlere indiği uzaktan bakıldığında bile açıktır. Gösterilerin üzerinde bir bulut gibi asılıdır. George Floyd için adalet talep eden birçok protestocu için bütün bir iktisadi ve siyasi sistemin parçalanmış olduğu aşikârdır.
2014-2015’teki Black Lives Matter gösterileri, özellikle siyah gençlik arasında yaygın olan, tüm sistemin onların aleyhine hileli olduğu hissine tercüman oldu: milyonlar yoksulluğa daha da gömülürken bu his sadece yaygınlaştı.
Tüm cephelerde ciddi değişiklik için keskinleşen arzu, yüzleştiğimiz daha genel koşullardan ayrılamaz. Tüm renk ve etnisitelerden genç ve işçi sınıfından insanlar, denetim altına alınabilecek bir virüs nedeniyle sevdiklerini yitiriyor, borçlarının tırmanmasını, ücretlerinin kesilmesini, işlerini kaybetmeyi izliyor ve merak ediyor: Bir çıkış var mı?
Yanıt çınlayan bir evettir ama bunun için mücadele etmeliyiz. Kolluk kuvvetlerinin eksiksiz bir biçimde revize edilmesi, güvenli ve istikrarlı barınma ve sağlık, iş programları, ücretsiz eğitim ve sosyal hizmet için burada ve şimdi mücadele etmeliyiz.
Bununla beraber bu reformları nihai hedef olarak göremeyiz. Projemiz, kapitalist sisteme –toplumumuzun temelini oluşturan sisteme- son vermek için, işçi sınıfının çok renk ve etnisiteli hareketini yaratmak olmalıdır.
Polis dahil siyasi kurumlarımız, işçilerin değil kapitalist yönetici sınıfın çıkarlarını savunmak için var. Yüzyıllardır süregiden siyah karşıtı ırkçılığın ve diğer baskı biçimlerinin hakikaten üstesinden geleceksek tamamen yeni bir sisteme gereksiniyoruz: anlaşmazlığı, ölümüne rekabeti ve kaynakların yağmalanmasını ödüllendirmeyen; hakiki dayanışmayı, işbirliğini ve toplumun zenginliklerinin yeniden bölüşülmesini destekleyen, sosyalist bir toplum.
Çeviren: S. Erdem Türközü