Seçime iki gün kala Diyarbakır’da bir katliam gerçekleştirilmek istendi. Yüzbinlerin toplandığı HDP’nin seçim mitinginde farklı aralıklarla iki bomba patlatıldı. Kürt halkının yılların deneyimi, örgütlülükten kaynaklı sabır ve politik disiplini sayesinde facianın boyutu saldırıyı planlayanların istediği düzeyde olmadı. Yüz binlerce insan polisin o anda gaz ve Tomalı provokasyonuna rağmen hayran olunacak şekilde hiçbir oyuna mahal vermeyerek kolektif hareket etti.
Ağrı’da askerlerin, bir çatışma ortaya çıkarmak için yem olarak kullanılması; Adana’daki HDP bürosunun bombalanması; Bingöl’de HDP seçim aracının sürücüsünün işkence yapıldıktan sonra 30 kurşunla katledilmesi; Erzurum’da polisin gözetimi ve desteğinde HDP mitingine katılanların linç edilmesi ve seçim aracının sürücüsünün aracıyla yakılması. Şimdi de kitle içinde bir katliamla bir infiale sebebiyet vererek HDP’nin barajı aşması engellenmek isteniyor. Buradaki hesap belli: Kürtler provoke edilerek HDP’yi oylarını almayı başardığı Türk emekçilerin nezdinde “terörist” ilan edip gözden düşürmek.
HDP ve Kürt hareketi “kardeşlik, barış” dedikçe onlar daha da saldırganlaşıyor. Çünkü korkuyorlar, sadece HDP’nin barajı aşmasıyla iktidarlarının sonunun başlangıcı olmasından değil, aynı zamanda Kürt, Türk, Alevi, Sünni ve diğer etnik ve mezhepten emekçilerin birleşmesinden korkuyorlar. Korkuyorlar çünkü emekçiler birleştiğinde, onları Soma’da olduğu gibi tekmeleyemeyecekler; grevleri yasaklayamayacaklar; kendileri servetlerine servet katarken onları 950 liraya mahkum edemeyecekler.
Yıllardır varlığını inkar ettikleri, dilini yasakladıkları Kürtleri bölücülükle itham ettiler. Oysa esas bölücünün kendileri olduğu, iktidarlarını da emekçilerin bu bölünmüşlüğüne borçlu oldukları her geçen gün daha da belirginleşiyor. Emekçiler birleştikçe onlar kuduruyor. Tarihin ironisi o ki, “bölücü” dedikleri Kürt halkı şimdi her türlü baskı ve şiddette rağmen birleşmek için mücadele ediyor ve bunun için bedel veriyor. İşte bundan korkuyorlar.
Başta Türk ve Kürt olmak üzere tüm emekçilerin birliğine yapılan saldırılara birleşerek karşı duralım. Bunun için 7 Haziran ilk eşik. Bu yüzden hem saldırılara karşı dur demek hem de emekçilerin birliği için bu ilk eşiği atlatmak için oylarımızı HDP’ye verelim.
Otoriter Başkanlık Sistemini Önlemek İçin!
Yoksulluğa Sömürüye Karşı Birlikte Mücadele İçin!
Güçlü Bir Sol Muhalefet İçin!
Oylar HDP’ye!
7 Haziran seçimleri 12 Eylül yasalarının ürünü olan %10 seçim barajı uygulamasının yıkılmasının bir fırsatını sunuyor. Mecliste temsilin nispeten daha demokratik olabileceği, 8 Haziran’dan itibaren (daha yaşanabilir bir toplumun inşası için) oylarımızı HDP’ye verelim!
HDP’nin %10 barajını geçmesi mevcut AKP hükümetinin daha da otoriterleşen eğilimine bir ket vurmuş olacaktır. Aynı şekilde Erdoğan’ın başkanlık hayalini de suya düşürecektir. Bu nedenle, AKP’nin giderek otoriterleşen eğilimine ve anti-demokratik %10 seçim barajına karşı çıkan, herkesi HDP’ye oy vermeye çağırıyoruz.
Etnik, din, mezhep ayrışması işçi sınıfının birliğini zorlaştırırken sermayedarlar ve onların partilerinin işine yarıyor. Nisan ayında Ağrı’da askerlerin bir provokasyona kurban edilmek istenmesi, bize muktedirlerin iktidarları için neler yapabileceklerini gösteren bir başka örnek oldu. HDP’nin barajı aşması 30 yıldır süren savaşın sonlanmasını daha da yakınlaştırılacak. Artık barış gelsin ve bu barış işçilerin, yoksulların barışı olsun. Savaşı değil, asgari ücretin neden 949 lira olduğunu; Soma’da Ermenek’te olduğu gibi neden hep işçilerin öldüğünü; neden onların zenginleştikçe, bizim daha da yoksullaştığımızı konuşalım. HDP’ye verilecek her bir oy savaşın bitmesi ve daha güzel bir yaşam için birlikte mücadelenin yolunda açılan bir kapı olacaktır. Yükselen milliyetçiliğe karşı verilmiş bir ses olacaktır!
Milliyetçiliğe yoksulluğa, sömürüye karşı birlikte mücadele için bir ses de sen ver!
Bugün sermaye sınıfı karşısında emekçilerin çıkarlarını gözeten ne mecliste ne de meclis dışında bir kitle partisi mevcut. Bu yüzden her dört yılda bir sandık başına gidip patronlarımızın çıkarları doğrultusunda yasalar çıkaran ve onları TOMA, cop ve gazla uygulayan partilere oy vermek durumunda kalıyoruz. HDP bu boşluğu doldurmak için geniş tabanlı ve tüm emekçilerin çıkarlarını savunan yeni bir sol kitle partisi olma hedefi ile yola çıkan bir parti. HDP’nin barajı aşması, bu hedefin başarısı için iyi bir zemin oluşturacaktır. Elbette ki ne seçimler tek başına sömürü sistemin çözümüdür, ne de HDP’nin bu kapitalist sistemi kökten kaldırılması gibi bir hedefi var. Ancak Meclis’te AKP, CHP ve MHP gibi sermayedarlar partileri karşısında tüm emekçilerin ortak çıkarlarını savunan ve parlamento dışı muhalefet ile bir bağ kurabilen güçlü bir muhalif parti, bu partilerin baskı ve sömürü yasalarını ve uygulamalarını diledikleri rahatlıkta yapmalarını zorlaştıracaktır. Bu yeni koşullar altında, sistemi tamamen değiştirmeyi hedefleyen, işçi sınıfının kendisinin kurduğu ve kendi sınıf çıkarları için mücadele eden yeni bir kitle partisinin şartları da oluşmaya başlayacaktır. Bu seçimlerde HDP’ye verilecek her bir oy böyle güçlü sol muhalefet partisinin inşasına katılmış bir harç olacaktır.
Bir harç da sen kat!