“Bugün hepimiz burada adaletin ne kadar ikiyüzlü olduğunu hatırlıyoruz”
Bir aktivistin kadına karşı şiddete dikkat çekmek için 14 Şubat’ta Ankara’da “one billion rising for justice” (adalet için bir milyar ayağa kalkıyor) eyleminde yaptığı, LBT kadınların uğradığı baskı ve şiddet konulu konuşmasının metnini yayınınlıyoruz.
Bugün size kadın kadın aşkın güzelliklerinden ve trans bireylerin cinsiyet geçiş ameliyatlarının tamamının devlet tarafından karşılanıyor oluşundan bahsetmek isterdim. Ya da Kıbrıs’ta anayasadan “doğa dışı birliktelik” ifadesinin çıkarılmış oluşundan. Ama bunu yapamayacağım çünkü durum lezbiyen, biseksüel ve trans bireyler açısından kutlama havasında olmadı hiçbir zaman. Neden mi? Çünkü dünyada 2012 ve 2013 yılları arasında toplam 238 trans birey nefret cinayetlerine kurban gitti. Türkiye bu sayıya beş kişi ile “katkıda bulundu”. Bu, elbette kayda geçirilebilen kısmı. Durum lezbiyen ve biseksüel bireyler için sorunsuz bir tablo çiziyor gibi görünebilir fakat bunun sebebi öldürülmeyişimiz değil, açık olamayışımız. Açık bir lezbiyen ya da biseksüel arkadaşımız öldürülse bunu mutlaka protesto ederiz. 2013’te Türkiye’de toplam 228 kadın katledildi. Bunlardan kaçı lezbiyendi ya da biseksüeldi? Ya da hiç var mıydı aralarında? Hiçbir zaman öğrenemedik. Çünkü biz sürekli baskılandık, dışlandık, yok sayıldık, görmezden gelindik. “Ötekinin ötekisi”leştirildik. Aramızda zorla bir erkekle evlendirilen lezbiyenler var. Erkek arkadaşından sonra bir kadın arkadaşı olduğu için tecavüze uğrayan biseksüeller var. Üstelik hiçbirimiz sonradan bu yönelimlere sahip olmayı seçmedik. Çünkü biz böyle doğduk. Ailesine açılamayıp yalanlarla kendini gizlemek zorunda kalan, kendi istemediği halde ifşa edildiği için ailesi tarafından reddedilen, yönelimi “ahlâksız” bulunduğu için şiddete maruz kalan, bu şiddete boyun eğip zorla evlendirilen, bu şiddete boyun eğmeyip evini terk eden, ilkokulda ya da lisede ifşa olduğu için okuldan atılan… Binlerce kadınız biz. Saçımız kısa olduğu için “erkek gibi” diye etiketlenen biz, kırıta kırıta yürümediğimiz için “erkek gibi” diye etiketlenen biz, “erkek gibi” diye etiketlendiğimiz için kadınlığımız sorgulanan biz, öz annelerimiz, babalarımız tarafından evden sürülen biz, erkeklere fantezi malzemesi hâline getirilen yine biz… Tacize, tecavüze, nefret cinayetlerine kurban giden biz.
Bugün size Diyarbakır’da öz babası ve amcaları tarafından katledilen eşcinsel birey Roşin Çiçek’in katillerinin müebbet ve ağırlaştırılmış müebbet cezalarına çarptırıldığını müjdelemek isterdim. Ve bu davada ilk defa “cinsel yönelim” ifadesinin yer almış oluşunu. Ama bu güne kadar gerçekleşmiş olan yüzlerce ve hatta belki de binlerce LGBT bireyinin katledilmiş oluşu, bu önemli haberi kutlamama engel oluyor. Çünkü bu dava hiç görülmemeliydi, Roşin hiç ölmemiş olmalıydı.
Heteroseksist düzenin ahlâkı nice lezbiyen, gey, biseksüel ve transın katilidir. Yine heteroseksist düzenin ahlâkı herkesi iki cinsiyete sığdırıp ataerki ile birleşerek bunlardan erkek olanı yüceltmekte, kadın olanı ise aşağılamakta, hor görmekte, önemsizleştirmekte, yok saymakta ve hatta yok etmekte. Bu noktada, bu düzene sığmayan, sığmak istemeyen bireyler ise ötekinin ötekisi konumuna getiriliyor. Bir erkeğin yanlış bedende doğması, yani kendini kadın bedenine ve ruhuna ait hissetmesi bir tür sapkınlık, sapıklık, marjinallik, yanlışlık, hastalık olarak etiketleniyor ve o birey her türlü şiddete açık hedef olarak gösteriliyor. Bir kadın başka bir kadına âşık olduğunda da aynı hastalıklı ve aşağılık etiketlerle süsleniyor ve yine nefret suçlarının kurbanı olmaya itiliyor. Buna ahlâk denmez. Ve aynı ahlâk savunucuları iki kadının öpüşmesini veya sevişmesini kendi fantezi dünyalarında baş tacı edebiliyor. Böyle ikiyüzlü bir ahlâk meşrulaştırılamaz, haklı çıkarılamaz, savunulamaz. Cinsel yönelimi ve cinsiyet kimliği her ne olursa olsun her kadın aynı heteroseksizmin, aynı ataerkinin ve aynı ahlâhçılığın kurbanı olmaktadır. Sözlü taciz ya da fiziksel tecavüz fark etmeksizin aynı iğrençlikte saldırılara maruz kalmaktadır.
Bugün hepimiz burada adaletin ne kadar ikiyüzlü olduğunu hatırlıyoruz. Ve yine hepimizin şunu hatırlaması gerektiğine inanıyorum: Herkes farklı, herkes eşit. Çünkü ben, karşı dairenizdeki seks işçisiyim. Kendi bedenimi, emeğimi kazanmak için kullanmayı seçtim. Ben, ilkokuldayken aynı sırayı paylaştığınız lezbiyenim. Ömrümü bir kadın ile birlikte geçirmek istiyorum. Ben, sürekli televizyonda gördüğünüz kadınım. Bir erkek bedeninde doğmuş olmak beni herhangi bir kadından daha az kadın yapamaz. Ben, iş arkadaşınız olan biseksüelim. Şimdiki kadın arkadaşımdan önce bir erkek arkadaşım vardı, evet. Ama değişmeyen tek bir şey var: Ben kadınım. Herkesten farklıyım ama herkes ile eşitim.
SoA Haber, 17 Şubat 2014
Konuyla ilgili haber ve foto:
https://www.facebook.com/media/set/?set=a.696786930344555.1073741862.464627903560460&type=1