Tüm kısıtlamalara karşın kitlelerin yeni devrimci solunun inşası zamanı
Xekinima’nın açıklaması (CWI Yunanistan seksiyonu)
9 Temmuz Yunanistan solu için kara bir gündü. Başbakan Çipras’ın etrafındaki Syriza yönetimi Troyka’nın taleplerine koşulsuz ve tamamen teslim oldu. Yunanistan işçi sınıfı trajik bir duruma girdi. Sorunlarına çözüm bulsun ve memoranduma (kısıtlama paketleri) karşı dursun diye Syriza’yı seçtiler. Fakat Syriza hükümet olduğu 5 aylık süre boyunca hiçbir şey başaramadı. Şimdi Nea Demokratia (Yeni Demokrasi) ve PASOK’un kemer sıkma politikalarını kaldığı yerden devam eden bir felaket, bir yeni memorandum var.
Bugün solun fikir ve ilkelerine ihanet edenlerle memorandumu “bir günde ve bir yasayla” ortadan kaldıracaklarının sözünü verenlerin aynı kişiler olduğunu emekçiler unutmayacaklardır. Selanik Programı’nı (Syriza’nın radikal seçim vaatleri) vaat edip Troyka’yla görüşmelerin sonucu ne olursa olsun Program’ın hayata geçirileceğini iddia edenler de aynı kişiler.
Alexis Çipras ve Syriza yönetimindeki grup mevcut sorunları çözmekte trajik bir şekilde kabiliyetsiz çıktılar. Bunlar işçi sınıfının güvenini hak etmiyorlar. Tüm Avrupa ve dünyada yankı bulan 5 Temmuz referandumunda çıkan “hayır”ı bir kenara attılar. Bunlar, işçi mahalleri ve kentlerinde %70-80’lere varan oranda “hayır” oyu veren işçilerin, emeklilerin, işsizlerin ve yoksulların güvenine; tüm Avrupa ve ötesindeki solun ve işçi sınıfının Yunanistan işçi sınıfının başlattığı mücadeleyle dayanışmak için verdikleri büyük mücadeleye ihanet ettiler.
Yine de bu güya “sol hükümet” sokaktaki halkın desteğine ihtiyacı olduğu için onları hala yüzsüzce “hayır” için sokakta toplanmaya çağırıyor. Ama işçi sınıfı neden bunların ihanet ettiği şeyi savunmak için toplanıp eylemler yapsın ki? Üstelik özellikle de 3 Temmuz’da emekçiler ve gençlerden oluşan yüz binlerce insan Atina’nın merkezinde toplanıp sokağa çıkmış ve 5 Temmuzda da %61 oranında “hayır” oyu vermişken.
Güya Troyka’yla görüşme pazarlığı denilen şey hala devam ediyormuş. Syriza’nın bu teslimiyet sürecini durdurabilecek sadece tek bir küçük ihtimal var; o da Avrupa’daki egemen sınıfının bir kesiminin Yunanistan’ı Avro’dan atma kararı almasıdır. Çipras ile Avro bölgesinin karşı karşıya gelmesine neden olacak tek ihtimal bu olurdu. Bu ihtimal gerçekleşirse şayet yine de eleştirilerimiz değişmez, Syriza yönetimine yönelik eleştiriler geçerliliğini koruyacaktır.
9 Temmuz, Syriza’nın sol bir partiden kapitalizme hizmet eden bir partiye dönüşmesinde tarihsel bir dönüm noktasıdır. Çipras ve onun hükümet takımı Rubicon’u geçtiler. Eski düşman “milli birlik hükümeti”nin kollarına atılmak durumunda da kalsalar, sol kanadı Syriza’dan atıp partinin yıkımına sebep olmak zorunda da kalsalar onlar bu yoldan gitmeye devam edecekler.
Yunanistan solunun bu tarihsel trajedisinin arkasında önder kadronun içinde yaşadığımız gerçekliğin sınıfsal karakterini anlayamama kabiliyetsizliğinden başka bir şey yatmıyor. Ve de sınıf mücadelesinin ne anlama geldiği konusunda anlayış noksanlığı. AB’de “kendi önerileri için mücadele” etmek istiyorlardı. Su tabancasıyla makinalı tüfeğe karşı. Schäuble ve diğer AB’yi yöneten kapitalist çeteye politikalarının yanlış olduğunu ve değiştirmeleri gerektiğini anlatmak bütünüyle naif ve aptal bir deneyimden başka bir şey değildi. İşçi sınıfının gücüne ve onun kendi kaderini eline alabilme kabiliyetine asla inanmadılar. Kâr düzeninin yenilmez olduğu, kapitalizmin asla yıkılamayacağı ve Avro’dan çıkışın felaket anlamına geleceğine dair egemen sınıfın masalına inandılar.
Çipras’ın ve hükümetinin Yunanistan işçi sınıfını sürükledikleri yenilgi tarihidir, fakat nihai değildir. Bu, solun ve işçi sınıfının Yunan iç savaşında aldıkları yenilgi değildir. Direniş için daha çok potansiyel var.
Önümüzdeki ilk görev devrimci sosyalist güçlerin toparlanma aciliyeti görüşünde olan tüm sol güçleri bir araya getirip bir sonraki adımı planlamaktır. Parlamento dışında, ANTARSYA’da (Anti Kapitalist Sol) ve Syriza’da vesaire, kapitalist sistem ve Avro bölgesiyle köprüleri yıkmadan asla bir perspektifin olamayacağını kavrayan ciddi güçler vardır. Bu güçler kitlelerin devrimci bir solunun temellerini oluşturmak için gerekli olan adımları atmayı tartışmak üzere çok acil toplanmak zorunda. Yarınki mücadelelere öncülük etmek ve Çipras ile çevresinin yarattığı yanlış umutlara karşı önümüzdeki günlerin mücadelelerine perspektif sunmak için bu gerekli.
10 Temmuz’da Atina’nın merkezi Syntagma Meydanı’nda Syriza tarafından bir toplanma çağrısı var ve bu büyük bir ihtimalle Syriza solunun ve ANTARSYA’nın Çipras’ın U-dönüşüne karşı bir eyleme dönüşecek. Xekinima üyeleri orada aşağıdaki bildiriyi dağıtacaklar:
Xekinima, Syriza ve diğer partilerin sol milletvekillerini Çipras yönetiminin son önerilerini reddetmeye çağırıyor. Yunanistan’daki sol, geçen hafta referandumda çıkan güçlü “hayır”ı hatırlatmak ve her türlü sınıf çıkarlarının satışına karşı protesto için yeni memoranduma karşı işçileri ve gençliği mobilize etmek zorunda.
Xekinima soldan, kemer sıkma politikalarıyla tüm bağları koparmayı ve sosyalist bir programı kabul etmeyi talep ediyor. Bu program şunları içerir: Borçları ödemeyi reddetmek; sermaye denetimi; kamusal bir dış ticaret tekeli; banka ve önemli şirketlerin işçilerin demokratik kontrolü ve yönetiminde kamulaştırılması; kısıtlamaların geri alınması; herkese yaşayabileceği ücrette iş; iyi sağlık hizmeti, eğitim ve sosyal hizmetler.
Kapitalistlerin kârları için değil, halkın ihtiyaçları için yapılacak olan bir ekonomik planlamayla ekonomik krizler, yoksulluk ve zorunlu göçün üstesinden gelinip aşılacaktır.
Buna ulaşmak için bağımsız sınıf politikasının inşası gereklidir -Syriza’nın hem içerisinde hem de dışarısında- Son haftalardaki devasa “hayır” mitinglerinin ardından troyka karşıtı ve sosyalist bir alternatif için işçi sınıfının ve gençliğin aktif katılımı sürdürülüp genişletilmeli. Yani halk meclisleri oluşturulup, işletmelerle mahallelerde taban ve eylem komitelerinin inşa edilmeli.
Tüm Avrupa’daki işçileri ve gençliği kemer sıkma politikalarına karşı ve sosyalist bir Avrupa için mücadele etmeye çağırıyoruz.
*”Rubicon’u geçmek” deyimi, geri dönüşü olmayan noktadan ileri gitmek anlamında kullanılır ve Jül Sezar‘ın MÖ 49 yılında Lejyonu ile nehri geçmesine atıfta bulunur. (https://tr.wikipedia.org/wiki/Rubicon)