DAİŞ’a, AKP’ye ve Emperyalizme Karşı Kobanê’yi Savunalım

Views 538
Okuma Süresi3 Dakika

DAİŞ’a, AKP’ye ve Emperyalizme karşı Kobanê’yi savunalım

Sosyalist Alternatif, 19 Ekim 2014

16 Eylül’den bu yana Rojava’nın Kobanê kantonu kuşatılmış durumda. Düştü düşecek derken rüzgârın, haftalardır Kobanê’yi savunanlar lehine döndüğü haberleri gelmeye başladı. Fakat tehlike geçmiş değil ve halen binlerce insan vahşi bir katliam tehlikesi ile karşı karşıya.

Vahşet örgütü DAİŞ (IŞİD’in Arapça kısaltılmış hali), elinde bulundurduğu tanklar, füzeler ile orta büyüklükteki bir devletin elinde olabilecek büyüklükte askeri bir güçle saldırıyor. Türkiye devleti ve AKP hükümeti ise bir taraftan DAİŞ’e verdiği somut destekler ile diğer taraftan Kobanê’de mücadele eden YPG ve diğer güçlere her türlü desteğin önüne set kurarak adeta DAİŞ’ın yanında Kobanê’ye saldıran ikinci bir güç konumunda. Ayrıca Türkiye sınırları içerisinde Kobanê’deki mücadeleyle dayanışan kitleleri terörize ederek de hem politik hem de psikolojik olarak DAİŞ’a karşı mücadeleyi zorlaştırıyor.

2012’de Rojava halkı Kobanê’den başlayarak yaşadıkları bölgelerin kontrolünü ele alıp din, mezhep ve uluslar üstü demokratik, öz yönetime dayalı özerk bir bölge inşa etmeye çalıştı. Bu kuşkusuz dünyanın en büyük devletsiz halkı olan Kürtler için büyük bir kazanım olmasının yanında, deniz feneri misali Suriye ve Ortadoğu karanlığından çıkış için de doğru yönü gösteren bir ışık oldu. Bu yüzden de ne DAİŞ ne de bölgede çıkarları olan diğer güçler bu coğrafyada sosyalist demokrasiden esinlenmiş bu öz yönetime dayalı “modelden” memnun olabilirler.

DAİŞ en vahşi metotlarla korku salmaya dayalı bir taktikle, bölgede en ilkel kanunlara dayalı teokratik bir devlet kurarken, buna karşın kendisiyle zıtlık içinde bulunan ve tehlikeli bir seküler hareket olarak gördüğü PKK’yi bölgeden temizlemek istiyor. Ayrıca Kobanê’yi ele geçirerek ilan ettiği İslam Devleti’ni genişletip güçlendirmek için stratejik bir kazanım elde etmek çalışıyor. Türkiye de bir yandan Kürtlerin en ufak kazanımlarını un ufak etmek isterken, diğer yandan bölgede emperyal bir güç olma hesabıyla diğer emperyalist güçleri Esad rejimine müdahaleye ve bunu yaparken de kendisine başat bir rol biçilmesine zorluyor. Emperyalist güçler de kısmen ellerinden kaymakta olan kontrolü elde tutmak çabasındayken, aynı zamanda durumdan kaynaklı olarak ortaya çıkmış olan “kurtarıcı” algısını güçlendirerek, bölgedeki hâkimiyetlerini yeniden güçlendirmek istiyor.

Emperyalistler Kurtarıcı mı?

Özellikle DAİŞ’ın Şengal’e saldırısının ardından geniş kesimlerde, başta ABD olmak üzere emperyalist güçlerden müdahale ve silah desteğinde bulunması talepleri oluştu. Aynı durum Kobanê kuşatmasıyla da ortaya çıkmış durumda. Ne Emperyalistlerin, ne Türkiye’nin ne de diğer kapitalizm yanlısı aktörlerin istikrardan anladıkları ile geniş emekçi ve yoksul kesimlerin anladığı şey aynıdır. Onlar için istikrar bombaların patlamaması, ölümlerin, baskının sömürünün bitmesi değil, bilakis petrolün akması ve kendi çıkarları açısından dengelerin korunması. Bu yüzden bu kesimler, katliamlar ile burun buruna kalmış insanların silah ve yardım taleplerini kendileri için politik taahhütlere bağlayacaklardır. Fakat bu durum, bizim anladığımız anlamda istikrarı hiçbir zaman sağlamayacaklardır.

Pek tabi ki katliamla burun buruna kalmış insanların, İŞİD bütün kentin civarına yığmışken kafalarının üzerinde uçan uçakların DAİŞ’i vurmalarını istemeleri doğal ve anlaşılabilir. Ya da direnişe destek sağlanması için Türkiye’den koridor açmasını talep etmeleri. Fakat bütün bunlar politik ödünler ve taahhütler vererek yapılması durumunda ise “yılana sarılmak” anlamına gelecektir.

Rojava’nın savunulması

Kobanê’nin dolayısıyla da Rojava’nın savunulması birçok açıdan önemlidir. Kobanê’nin düşmesi durumunda binlerce Kobanêlinin vahşice katledilmesinin yanında, daha güzel bir dünya için mücadele eden herkes için de bir yenilgi olacaktır.

Stalinizmin yıkılmasından bu yana gerek işçi sınıfında yarattığı hayal kırıklığından gerekse de kapitalizmin yoğun ideolojik taarruzlarından kaynaklı, sınıf mücadelesi tarihsel bir yenilgi yaşadı. Ortadoğu’da var olan sosyalist hareketler eriyip gittiler.  Bu durum Ortadoğu’da da yoksulluk, emperyalizm ve diktatör rejimlerinin baskısı altındaki geniş emekçi ve köylü yığınlarında alternatif arayışıyla İslamcı ve Cihadist akımlara yüzlerini çevirmesine yol açtı. Gelinen noktada ise bu kesimlerin sorunlarının çözülmesi bir yana koşulları daha da kötüleşip karmaşıklaştı.

Oysa kapitalizmin zaferini ilan ettiği dönem çoktan kapandı ve şuan küresel çapta içinden bir türlü çıkamadığı tarihsel krizini yaşıyor. Bununla birlikte dünya, emekçilerin, yoksulların, gençlerin kapitalist koşullara karşı kitlesel ayaklanmalarına sahne oluyor. Arap devrimleriyle diktatörler ardı ardına yıkıldı. Kobanê’nin savunulması dolayısıyla Rojava’nın belli bir düzeyde başarılı olması, şuan yolu tıkanmış olan bu devrimlere de ilham verebilir.

Rojava’da inşa edilmek istenen öz yönetime dayalı demokratik modelinin kapitalist temeller üzerinden inşa edilemeyeceği kesin. Çünkü Ortadoğu’da yaşadığımız tüm bu sorunların kaynağı en nihayetinde, her insan faaliyetinin merkezine karın konulduğu kapitalist sistemin ta kendisidir. Fakat Rojava bunu deneyimleyecektir. Diğer taraftan endüstriyel alt yapısı çok sınırlı olan Rojava’nın başarısının ölçüsü izole bir adacık olarak kalmasından çok, bölgedeki işçi, emekçi ve yoksul köylüler için bir çekim modeli olup olamayacağından olacaktır. Bunun yolu da sosyalist bir Rojava, gönüllü birlikteliğe dayalı sosyalist bir Ortadoğu Konfederasyonu ve sosyalist bir dünya stratejisinden geçer.

 

Previous post Kobane retten – aber wie?
Next post Asansör Katliamına Takipsizlik Kararı