“Bizim kuşağın karşı karşıya bulunduğu güçlükler, babalarımızın çektiklerinden daha da zordur. Ama bir yönden, biz, babalarımızdan daha şanslı sayılırız. Biz dövüşmeyi öğrenmeye başladık ve hızla öğreniyoruz ve en iyisini babalarımızın yaptığı gibi, birey olarak dövüşmek değil, bizim kafamıza yabancı gelen burjuva lafebelerinin sloganları için değil, kendi sloganlarımız için, sınıfımızın sloganları için dövüşmeyi öğrendik. Babalarımızdan daha iyi dövüşüyoruz. Çocuklarımız bizden daha iyi dövüşecekler ve zafer onların olacaktır.”(Lenin)
Metal iş kolunda 120 bin işçiyi doğrudan ilgilendiren grup sözleşmesinde Birleşik Metal-İş Sendikası 29 Ocak’ta grev kararı aldı.
Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) ile iki yılda bir yapılan sözleşmelerde metal sektöründe üç işçi sendikası örgütlü: Birleşik Metal-İş, Türk Metal ve Çelik-İş. Türk Metal ve Çelik-İş’in “mücadele”sini bir kenara bırakırsak Birleşik Metal’in aldığı grev kararı sadece 120 bin metal işçisini ilgilendiriyormuş gibi görünse de Türkiye’deki mücadele seyrini belirleyecek, yol gösterek bir grev olma özelliğini taşıyor.
Erdinç Yıldırım
29 Ocak’taki grev kararının ardından MESS’in yayınladığı bildiri 80 öncesi metal işçilerinin büyük mücadelelerini hatırlatıyor. Bunun için 29 Ocak’ta başlayacak metal grevine girmeden önce metal işçilerinin mücadele geleneğini hatırlamakta yarar var. Zira geçmişte büyük mücadeleler vermiş, sektörel grevler içinde çok önemli bir yere sahip olan ‘1977 Büyük Metal Grevi’nden başlayan mücadeleler, bugün işçi sınıfı mücadelelerine ışık tutacaktır.
Metaldeki Bitmeyen Mücadele
70’li yılların sonlarında yükselen ve keskinleşen işçi mücadeleleri 77 1 Mayıs’ı ile taçlanmış, yapılan katliama rağmen mücadele kesintiye uğramamıştır. 77, 78 ve 80 yılında MESS’e karşı Maden-İş’in örgütlediği grevler Türkiye’de yaşanan en kitlesel grevler arasında yer alıyor.
MESS grevlerinin hemen öncesinde ise DİSK 1976 yılında Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin (DGM)kurulmasına karşı bugün ‘DGM Direnişi’ olarak bilinen direnişi örgütledi. DİSK Yönetimi Devlet Güvenlik Mahkemeleri Kanunu’nu önlemek amacıyla direniş örgütledi; ancak işçileri açıkça direnişe çağırmadı. 16-19 Eylül 1976 günleri Genel Yas ilan etti ve üyelerini serbest bıraktı.(…)Oldukça çok sayıda işçi önderinin işten atılmasıyla sonuçlanan bu eylemler, Devlet Güvenlik Mahkemeleri Kanunu’nun çıkmasını engelledi.[1] Mücadeleci işçiler DGM’lerin örgütlü işçi sınıfına yönelik bir saldırı olduğunun bilinciyle direnişe aktif bir şekilde katıldılar. DGM Direnişi’ni zafere ulaştıran metal işçileri bu özgüvenle 1977’de çıkacakları ‘Büyük Metal Grevi’nde de sloganları “DGM’yi Ezdik, Sıra MESS’te” olacaktı.
DGM Direnişi’nin zafere ulaşması metal işçilerinde büyük bir özgüven yarattı. Bu özgüvenle MESS’in dayatmalarına boyun eymeyen Kemal Türkler önderliğindeki Maden-İş Sendikası 30 Mayıs 1977’de 60 işyerinde grev kararı aldı.
Maden-İş, yayınlarında “Büyük Grev” olarak tanımladığı 1977 grevlerinin 8 ay sürdüğünü ifade etmekte, buna rağmen, bu grevlerin daha 1976 yılında başlayan kimi grevlerle bağlantılı olarak yürütüldüğü de bilinmektedir. Gerçekten de gerek Maden-İş ve gerekse MESS, uyuşmazlığın –buna bağlı olarak da grev ve lokavt uygulamalarının- kapsamını 1976 yılında başlatılmış 7 grevi de dâhil ederek tanımlamaktadırlar.[2]
Maden-İş’in MESS’e sunduğu talepler arasında ücretlerin artırılması, sosyal hakların geliştirilmesi, haftalık çalışma saatlerinin kısaltılması, yıllık izin sürelerinin artırılması, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, iş güvencesinin sağlanması, kıdem ve işsizlik tazminatlarının yükseltilmesi gibi konular yer alıyordu. Maden-İş’in en önemli taleplerinden birisi de DGM direnişi nedeniyle işten atılan sendika temsilcilerinin ve işçilerin işe iadesinin sağlanması ve yasalarda “bahar bayramı” olarak geçen 1 Mayıs’ın, “uluslararası işçi bayramı” olarak toplu sözleşmelere yazılması idi.
Maden-İş ‘Büyük Grev’ boyunca grevi çok iyi yönetmiş, grev süresince grevde olan işçileri zor durumda bırakmamak için mali destekte bulunmuştur. Grev sürerken Maden-İş kaynaklarında, 1977 Eylülünde MESS’te çözülmelerin hızlandığı, MESS’ten bağımsız olarak Maden-İş’le anlaşma yapan ve yapmak isteyen MESS üyelerinin artmaya başladığı kaydedilmektedir.[3] Buna rağmen MESS grev sürecinde bazı fabrikalarda lokavt ilan etmiş, grevi kırmaya çalışmış ancak başarılı olamamıştır. Hatta bu mücadele sırasında bazı Türk-İş yöneticileri de MESS’in bu tavrını protesto ederek DİSK’e destek olmuştur.
Ve İşçiler Kazandı…
“Fabrikalarımıza başımız dik dönüyoruz. (…)Sizler, Maden-İş’in bilinçli üyeleri, Kavel Grevlerinin, Singer Direnişlerinin, 16 Eylül’lerin, 1 Mayıs’ların savaşım boylarından gelip MESS’in karşısına çıktınız. Sizlerle tek tek başa çıkamayan işverenlere, birleştiklerinde de bir sonuca ulaşamayacaklarını gösterdiniz.” diyerek işçilere seslenen Maden-İş yönetimi MESS ile tekrar başlayan görüşmelerini sonuçlandırdı.
DİSK’in 6. Genel Kurulunun ve MC Hükümetinin düşürülerek Ecevit Hükümetinin kurulmasının ardından 1978 yılının ilk günlerinde Maden-İş ve MESS arasında yeniden başlayan toplu görüşmeler 3 Şubat 1978 günü anlaşmayla sonuçlandı. 63 işyerini kapsayan bu anlaşmayla 42 işyerindeki grev ve lokavtlar kaldırıldı. Bütün sözleşmelerin bitiş tarihleri, 31 Ağustos 1979 tarihinde birleştirildi. Başlangıç tarihleri farklı olan bu sözleşmeleri aynı tarihte bitirebilmek için üç kademeli zam uygulandı. Sözleşme Maden-İş tarafından “zafer” olarak nitelendirildi. Maden-İş, grev ve lokavttan çıkan üyelerine yayınladığı bildiride, aylardır büyük bir kararlılıkla sürdürülen direnişin başarıyla sona erdiğini açıkladı.[4]
‘Zafer’ olarak değerlendirilen anlaşmaya göre önemli ücret artışları sağlanmış, yakacak, bayram ve izin ödemelerindeki zamlar % 200’ü geçerken her işyerinde ikramiyeler en az bir maaş arttırılmıştır. Tüm işyerlerinde izin süreleri arttırılmış, haftalık çalışma süreleri birinci yıl 47,5, ikinci yıl 46,5 saate indirilmiştir.[5] Burada dikkat çeken en önemli ayrıntı çalışma saatlerine yönelik iyileştirtirmedir. Ayrıca Maden-İş’in mücadele deneyiminden çıkardığı dersle bütün sözleşmeleri aynı tarihte bitirme çabası da önemli bir gelişme olarak dikkat çekiyor.
Bir Grev Dalgası Daha: 1978 Grevleri
Henüz ‘Büyük Grev’i bitiren protoklü yeni imzalamış olan Maden-İş’i bir grev dalgası daha bekliyordu. Maden-İş ve MESS arasında 21 işyerinde toplam 5 binden fazla üye adına yürütülen toplu pazarlığın uyuşmazlıkla sonuçlanması üzerine Maden-İş, 1978 Mayısında yasal sürelere bağlı olarak öncelikle 15 işyerinde grev kararı aldı. Maden-İş’in kararlı tutumu ve bir önceki grev dalgasının yarattığı özgüven sayesinde sekiz aylık büyük grevin deneyimleriyle grevler bu kez daha kısa süre içerisinde bitirildi ve 31 Temmuz 1978 günü başarıyla son buldu. Maden-İş bir önceki toplu sözleşmenin şartlarının gerisine düşmeyen ve orada elde edilen hakların paralelinde haklar kazanılmasını sağlayan sözleşmeler imzaladı.
“Burjuvazi Bizi Kavgaya Davet Etti, Davetleri Kabulümüzdür”
Toplu özleşme görüşmelerini aynı tarihe getiren Maden-İş Sendikası 1979 yılına gelindiğinde daha güçlü bir şekilde MESS’in karşısına çıktı. ‘Büyük Grev’le başlayan ve bir anlamda yarım kalmış hesaplaşma 1979 sonlarında yeniden gündeme geldi. 122 işyerini ve 40 bin işçiyi kapsayan görüşmeler uyuşmazlıkla sonuçlandı. Mart ayında 12 iş yeri ile başlayan grev daha sonra 40 işyerine çıktı. Nisan ayı ortalarında greve katılan işçi sayısı 22 bine ulaşmıştı. Maden-İş Sendikası grev kararını “Burjuvazi bizi kavgaya davet etti, davetleri kabulümüzdür” düşüncesiyle aldıklarını belirtiyordu.
Bu aşama hükümet de etkili grevleri bir bir ertelemekten geri durmadı. Bunun yanında esas ihanet Türk Metal Sendikası’ndan geldi. 18 Nisanda da Türk Metal 26 işyerinde 8500 işçiyi kapsayan toplu sözleşmeyi MESS ile imzaladı.
Diğer tarafta ise burzuvazi işçi sınıfına yönelik baskılarını artırıyor, öncü işçiler, sendika yöneticiler katlediliyordu. Ülkücü faşist çeteler grevlere, fabrikalara saldırıyor ve terör estiriliyordu. 12 Eylül’ün son provası ise mücadeleci Maden-İş’in Genel Başkanı Kemal Türkler’in evinin önünde katledilmesi oldu.
12 Eylül sabahı sokaklarda tanklar gezerken MESS’e bağlı 74 iş yerinde 30 bine yakın işçi grevdeydi. Milli Güvenlik Kurulu’nun ilk icraatlarından biri bu grevleri yasaklamak oldu. Birkaç işyeri faşist darbeye rağmen dirensede 16 Eylül’de bütün fabrikalar iş başı yaptı. Burjuvazi ‘demokratik’ yollarla yapamadığını askeriyle başarmıştı.
Burjuvazi Metal’i Neden Önemsiyor?
12 Eylül askeri faşist darbesiyle DİSK kapatıldı ve Maden-İş üyeleri zorla Türk Metal Sendikası’na geçirildi. Böylece burjuvazi ile kol kola hareket eden Türk Metal 500’ün üzerinde fabrikada tek yetkili sendika haline getirildi. Peki metal sektörü burjuvazi için neden önemli?
Bugün 700 bin işçi toplu sözleşmeden yararlanabilirken bunların yaklaşık 120 bini metal sektöründe bulunuyor. Yine Türk Metal Sendikası’nın verilerine göre bütün sektörlerde çalışan her 10 çalışandan 3’ü metal iş kolunda çalışıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı istatistiklerine göre 1 milyon 427 bin işçi metal sektöründe çalışıyor.
Bunun yanında üretim değeri olarak değerlendirildiğinde İstanbul Sanayi Odası’nın yayınladığı ilk 500 şirkette bakıldığında ilk 50 firmadan 25’i metal iş kolunda olduğu görülüyor. Türkiye’nin ‘parlayan yıldızı’ olarak değerlendirilen metal sektörünün burjuvazi açısından neden önemli olduğu yukarıdaki sayılara bakılarak anlaşılabilir.
29 Ocak Metal Grevinin Önemi
Türk Metal ve arkasından Çelik-İş’in TİS’e imza atmaları başta kendi üyeleri tarafından tepkiye neden oldu. Birleşik Metal-İş’te ise greve grev komiteleri aracılığı ile hazırlık yapıyor. Burada başta Birleşik Metal-İş olmak üzere herkese büyük görevler düşüyor. Böylesine önemli bir sektörde, metal işçilerinin alacağı bir zafer Türkiye’de hatta dünyada çapında işçilerin büyük bir zaferi olarak yankı bulacaktır. Zira uluslararasılaşan sermayeye karşı mücadele de uluslararası perspektifle verilmelidir. MESS’in üç yıllık sözleşme dayatmasının yanında, esnek çalışma, kiralık işçilik, taşeronlaşma, istirahat günleri için ikramiyelerin ödenmemesi gibi birçok saldırı söz konusu. Kazanılmış haklara yapılan bu saldırılara göğüs gerilmezse bilinmelidirki bugün metal sektörüne uygulanan saldırılar yarın diğer sektörlere de yapılacaktır.
Semayenin tek vücut olarak MESS ile çıktığı mücadeleye metal işçileri başta olmak üzere tüm işçiler de birlik olarak çıkmalı ve dayanışma sergilemeliler. 40 fabrikada yaklaşık 8 bin işçinin katılacağı greve tıpkı ‘Büyük Grev’de olduğu gibi bütün işçilerin katılması ve MESS’in grev kırıcılığına karşı mücadele etmesi şarttır.
[1] Koç, Yıldırım, Türkiye İşçi Sınıfı Tarihi Osmanlı’dan 2010’a, syf, 267
[2] Şafak, Can, MESS Grevleri (1977-1980), syf, 21, 22
[3] Maden-İş Gazete (1978), 8 Aylık Direnişimizin Tarihi, 15 Şubat 1978, Sayı: 97, s. 4
[4] Şafak, Can, MESS Grevleri (1977-1980), syf, 28
[5] Şafak, Can, MESS Grevleri (1977 – 1980), syf, 29