Bugün çalıştığımız firmanın, fabrikanın ya da şirket sahiplerinin yani zenginlerin birçok siyasi partisi var. AKP, CHP, MHP ve irili ufaklı birçok parti birbirileriyle ne kadar çatışırlarsa çatışsınlar nihayetinde buluştukları nokta patronların partileri olmaları. Biz bu partilere oy verdiğimizde asgari ücretten tutalım emekli maaşlarımıza, işyerindeki çalışma saatlerinden patrona karşı hak arayışımıza ve vergilendirmeye kadar ne varsa hepsinin kapsayan çatışmada patron lehine yasa çıkaran partilere oy vermiş oluyoruz.
Hayatta kalmak için elinde emeğinden başka bir aracı olamayan büyük çoğunluk, yani biz emekçiler bugün seçim sandığı başına gittiğimizde karşı karşıya kaldığımız durum bu açıdan çok vahim. Çünkü patronların, sermayedarların, büyük holdinglerin partilerinin karşısında emekçilerin kendi partileri mevcut değil. Oysa kendimizin kurduğu, kendimiz için olan yeni bir kitle partisi her zamankinden de daha acil.
HDP bütün çelişki ve eksikliklerine rağmen tam da buradaki boşluğu doldurma düşüncesini temsil ediyor. Kuşkusuz Türkiye’de sosyalist ve devrimci programa sahip birçok küçük parti ve örgüt var ve buna karşın HDP de ne net bir sosyalist programa sahip ne de henüz bir kitle partisidir. Diğer taraftan ama HDP “günlük ve haftalık çalışma sürelerinin azaltılıp, ücretler düşürülmeksizin haftalık çalışma süresinin 35 saat olarak belirlenmesi… Asgari ücretin dört kişilik bir ailenin tüm ihtiyaçları gözetilerek yoksulluk sınırının üzerinde ve vergiden muaf tutularak belirlenmesi… Tüm iş kollarında toplu sözleşme ve grev hakkının özgür bir biçimde kullanılması, lokavtın yasaklanması…” ve benzeri birçok talepliyle bir patron partisi de değildir. Ayrıca, HDP şuanda Türkiye’de emekçi sınıfın en geniş katmanların çıkarlarını gözeterek Türk ve Kürt emekçilerinin birliğinin somutlaşmış, bir kitle partisi olma hedefi önüne koymuş ve bunun için belli bir potansiyeli barındıran mevcut tek oluşum. Bu anlamda ileride oluşacak olan devrimci bir sosyalist kitle partisi kaygısının ve çabasının bir evresine tekabül ediyor.
Şüphesiz Türkiye’de farklı etnik, dinsel, kültürel kimlikli emekçi yığınların birliği bakışıyla bir kitle partisi olmayı hedefleyen HDP’nin yolu Türkiye’ye özgün zorluklardan dolayı çok çetrefilli ve başarıya ulaşması henüz muğlaktır. Fakat bu yol öyle ya da böyle; bugün ya da yarın; HDP ile ya da başka bir formasyonla üzerinden geçmek zorunda olduğumuz yoldur.
İşte bu arka planla yerel seçimlerin ötesinde bir önem kazanmış olan önümüzdeki seçimler HDP’nin bu yoldaki başarısı açısında önemli bir test olacaktır. Fakat bu testten geçip geçmediği konusunda belirleyici olacak olan, HDP’nin herhangi bir yerde seçimi kazanıp kazanmadığı değil, bilakis bu hedefi doğrultusunda üzerinde gidilen zemini oluşturacak olan oyların çokluğu olacaktır.
Bu yüzden:
Emekçilerin birliği için;
Patronların değil emekçilerin çıkarlarını savunan bir kitle partisinin inşasının yoluna bir döşeme taşı olması için OYLAR HDP’ye!